Benim için hayata duyulan bir isyandır bu.
Sırtımdan yemişim hançeri kaç kez bilinmez.
Alnımın ortasına kara leke gibi düşmüş kurşun.
Tırnaklayarak sökmüş yüreğimi yerinden.
Kanayan dinmeyen bir yaradır bu.
Tuz biber olup üzerine ekelemişsin sen.
Artık bu herkese karşı isyan bayrağıdır.
Vücudumda dolaşan tek bir alyuvarların
Son direnmesi ve son kez şahlanmasıdır.
Sevgi girdabında dolaşıp boynumu sıkan.
Beynimde depremler yaratıp çatlatan.
Şimdi beni dimdik tutan, içimdeki kin.
Bir kez daha olur mu diye,
Sevgilere yelken açıp düşlemek yok.
Ormanları sabote eder gibi yakıp kül edeceğim.
Önüme çıkanları bir halkın ayaklanması gibi.
Muzaffer bir ordunun şarkıları marşları gibi,
Kınından çıkan hançeri.
Ve dağlarda eşkıya denen o yiğitleri.
Ne bileyim hepsi –hepsi karşıma çıksa.
Tankın üzerinden geçip gitmesi gibi geçip gitmek.
Ezerken karşımdakini hiç düşünmeden,
Hiç üzülmeden, yani yüreğin sızlamadan.
Ezip geçeceğim kim gelirse önüme.
Çünkü bu hayata duyulan bir kin ve bir isyandır.
Kısa ömrümde gönlümle heder olmuşum ben.
Bilmeden sevmişim, hiç hissetmeden.
Ateşin ne olduğunu, ne yapacağını düşünmeden.
Özlem duyarak, umut ederek yaşamışım.
Bir kartal gelmiş pençesini takmış bana.
Leş yiyen Akbabalar leşmişim gibi bakmış.
Pusudaki kurt, topraktaki soğulcan,
Sanki onlarda taraf olup yardım etmişler
Artık içimde sadece hayata duyulan isyan.
Ve isyanı körükleyen nefret edercesine kin.
Başka bir şey kalmadı zaten bende.
Daha ne istersiniz...!
O gözlerinizde ki öfke ne...
27 Şubat 1997
Fikret ÇarkçıKayıt Tarihi : 17.4.2014 15:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!