Havası griye çalan İstanbul’da, sıradan bir gündü,
Henüz yazılmamış, bir roman kadar da uzun.
Yelkovan akrebi, saniyeler saliseleri kovalarken,
Zift kokan yollar ayaklarımın altında eriyordu.
Tramvayın kalabalığından sokaklara akıyor insanların yorgun gölgeleri,
Sonra, martılar kadar özgürdüm gökyüzünde.
İstanbul kollarımda... Sevgilimsiz...
Yıkık ve yitik medeniyetlerin mabedi Sultanahmet.
Asırlık çınarların yaprakları bir şeyler fısıldıyor kulağıma.
Tavşan kanı çayın damağımda bıraktığı o tarifsiz mutluluk,
Dudaklarımdan havaya savurduğum duman, 21 gramlık ruhum gibi göğe yükseliyor,
Kutsal tapınakların gölgesinden gelen egzotik esintinin ürpertisi.
İstanbul kollarımda... Sevgilimsiz...
Cağaloğlu’nun ara sokaklarında gençliğimin izini sürüyorum,
Küf kokan eski hanların duvarlarından burnuma gelen mis gibi kitap kokuları,
Kan-ter içinde bir hamal geçiyor önümden, sırtındaki kitaplarda yazarın ağır düşünceleri...
Zaman daralıyor: Ver elini, mistik ve kasvetli Eminönü.
Vapurlar, sevgi ve umut taşıyor Boğaz’ın iki yakasında.
İstanbul kollarımda... Sevgilimsiz...
Yeni Galata Köprüsü: Eskisinin hüzünlü bakışları uzaklarda.
Siyah beyaz bir filmin karelerinde senin izlerini aradım İstanbul’da.
Sonra hatırladım, bir vakitler senin nefesinle uyanmıştım bu şehirde.
İstanbul’da sıradan bir gündü. Rüyadan uyandığımda yıllar geçmişti.
İstanbul kollarımda... Sevgilimsiz...
Kayıt Tarihi : 22.1.2005 14:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)