Tan atarken yedi tepede
Yanık bir ezan sesiyle uyanırsın
Serin bir iyot kokusuyla başlar gün
Nereden bakarsan bak, İstanbul'a
Huşu duyarsın.
Yok olanlar duygulandırır seni, üzülürsün
Yinede, bir tutkudur İstanbul
Vazgeçemez, terkedemezsin
Bir nakış gibi işlenmiştir semaları
Allaha uzanan elleri sanırsın,
Yedi tepeden gökyüzüne doğru
Yalvarırcasına uzanan minareleri.
Şimdiyse serpiştirme gökdelenler
Betonlar, betonlar, betonlar
Yinede, bir tutkudur İstanbul
Vazgeçemez, terkedemezsin.
Akarken, ruha huzur vererek boğaz
Martlardır bağrışan, eşşiz İstanbul diye,
Avaz avaz.
Bir milyonluk koca şehir, şimdi yirmi milyon, en az.
Mevsimler de karıştı, kışmıdır sonbahar mı
Belki de yaz.
Yok oldular, o tebessümü dudağında
O sımsıcacık insanlar,
Surat asık, kalpler ayaz.
Yine de bir tutkudur İstanbul
Vazgeçemez, terkedemezsin.
Gençlerin yarıştığı masmavi sular
Üstünde süzülür, dört çifte kayıklar
Altın boynuzda, yeşil korular.
Hasbahçe de seyrine doyulmaz laleler var
Kimler, neden yok ettiler bu yeri.
Artık düştür
Bilirsin dönmezler geri
Yine de bir tutkudur İstanbul
Vazgeçemez terkedemezsin.
Cumbalı evler, fesleğenli pencereler
Biraz kapı muhabbeti, komşular, dostlar
Agop'la Mehmet Efendi, bir de tornacı Lefter.
Akşam dönmeden eve
Biraz sohbet, bir yorgunluk kahvesi
Yanında, nargile içerler
Yok oldu bu gelenekler
Yine de bir tutkudur İstanbul
Vazgeçemez, terkedemezsin.
Kayıt Tarihi : 16.11.2002 06:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!