1. Bölüm
Pera’da yankılanıyordu,
Süleymaniye minarelerinden kopup gelen şiir sesi,
Haliç martılarının çığlıklarını duydum
bu gece Bomonti’den.
Yedi tepeli şehrin yedinci tepesinden gördüm,
Hezarfen olup süzülmüştü bir adem oğlu Galata’dan Sarayburnuna.
Bakarken o Şehr-i Kübra’ya,
O zaman anladım;
Çarşamba’da yorgun kalbimin zikre daldığını.
Salacak’tan Seyr-i Endam ederken Kız Kulesi
yahut dullar kulesini,
O zaman anladım;
Bu şehrin aşkını ve cinlerini.
2. Bölüm
Çamlıca’dan duyuluyordu, Abide-i Hürriyet’te
‘Hürriyet’ diye bağıran kalabalığın sesi.
Beyazıt Meydanında ‘Hüd Hüd’ kuşu,
Belkıs diyarından müjdeler getirmişti; Taht-ı Süleyman’a.
Sen ey yorgun kent!
Asya’nın nazlı kızı,
bir ayağı Asya’da, bir ayağı Avrupa’da,
koca kent.
Kim bilir kaç gecen uykusuz geçmiştir,
bağrında sabahlayan kimsesizlerin kabusları eşliğinde.
3. Bölüm
Ey Şehirlerin efendisi!
Pay-ı tahtların imrendiği
Paşabahçe’nde cam kırıkları, Eminönü’nde yaşam telaşı,
Cağaloğlu’nda kilo ile satılıyor seni anlatan kitaplar.
Oysa sen kadim olan dinler kadar eskisin.
Medeniyetler paylaşamayacak kadar çetinsin.
Bu ne yorgunluk çökmüş göz kapaklarına?
Oysa Piyer Loti doyamamıştı senin seyrine.
Madam Montasöri, ağlıyor her gece
Seni taçsız gördükçe.
Olimpiyatlarda koştukça sevdiğimiz siyahların,
Tarlabaşı’nda birinci dünya hayallerine,
zincir vurma ne olursun.
4. Bölüm
İnan bana güzel şehrim; İstanbul
İnan bana dünya cennetim,
yetişmezse imdadımıza, yedi düvel padişahı
yitirme vakti gelmiştir, yaşın yarısını,
Yedi Kule zindanlarında.
5. Bölüm
Algılarken Sefir’lerin Kriptolu seslerini,
duymuştum Tünel’de Lejyoner’lerin ayak seslerini.
Voyvoda caddesinde sermayesiz günler yaşıyor,
Feriköy’ün son gavuru.
Kapitülasyon demiştik cari açığımıza,
sonra dönüp baktık;
Bonmarşe’ler duvar diplerinde can vermişler.
6. Bölüm
Sirkeci’den binerken trene son veliaht; Vahdettin.
Sana demedi mi: ‘Ben gidiyorum, yüreğime seni koyup gidiyorum ama
Sığmayacak kadar büyüksün.’
Ah yaşlı kent, anla beni.
Bosfor’un yüreğine aktığı şehir, anla beni.
Hep seninle yaşamak istiyorum.
Anla beni, tut elimden güzel şehrim.
7. Bölüm
Kandilli’den bakınca ‘Süreyya’ yıldızı neden hala uzaklarda?
Bu sabahsız gurbetlerde,
bıktım artık uzak yıldızlara dalmaktan,
peygamber ordusu beklemekten,
bıktım artık sevimsiz sabahlardan.
8. Bölüm
Rus bandıralı demir yığınları vururken Moda sahillerini,
şairlerin bodrum katlarında panikatak nöbetler bekler,
Çorlulu Ali Paşa Mederesesinde.
Kırk Haramiler, Miras Yediler, sabahın ilk ışıkları Ortaköy, Nispetiye.
Florya sahillerinde kıyıya vurmuş ‘Deniz Atları’ kişner.
9. Bölüm
Ne bitmez bir yokuşmuş Cihangir!
Ne bitmez bir telaştır Halaskargazi!
Arzda harp yokmuş gibi yaşıyor İstiklal Caddesi.
Beyoğlu sırtlarında çocukların oynar,
topaç döner, Galata Mevlevihanesi’ne gider.
Barbaros Bulvarı’ndan boğaza akıp gidenler
niye bir daha geri dönmediler?
Nerede Kadıköy'ün kırlarında yetişen; Kalkedon Çiğdemi?
O çiğdemler ki, bin Kaşıkçı Elmasına bedel.
Vapurlarından yorgun seller boşalırken,
Kadıköy Meydanına,
beni sensizlik değil, bu telaş öldürecek.
10. Bölüm
Nakkaşların gezindiği ‘Nakkaştepe’de,
kör Nakkaş değil miydi Hatt-ı Humayun’a bakıp ağlayan?
Söyle bana ey kimsesizlerin kimi!
Güzel şehrim, kentim, hayat-i dünyamın güzel mekanı.
‘Sant Antuan’da çanlar kimin için çalıyor?
Nerede Aziz Pavlus’un Nasıralı İsa ile yaptığı ahd?
Bir parça ekmek bir yudum şarap.
Dualar okurken senin için ‘Yuşa’ tepesinde,
Edirne Kapı’da Mehmet Akif,
İstiklal Marşı için kelimeler arıyordu.
Ve biz korkaktık.
Ne Golyat’ı vuran 'Davut', ne de Troya sahilinde ki ‘Aşil’ idik.
Senin kadar yaşlı değildik.
Genç ve tez canlıydık, cesaretimizi evde unutmuş,
gözlerimizi kör Nakkaş’lara vermiştik.
11. Bölüm
Söyle bana ey kadim şehir!
Bu güzellik sana Hûda’dan bir hediye midir?
Cennet-i Firdevs’ten kopup gelen bir melek misin,
göklerin gönderdiği bir kahraman mısın nesin sen?
içime ateşler düşmeden kurtar beni.
Dipsiz kuyularda merdivensiz kalmadan Yusuf misali.
‘Cibali’ de bir çatı katında,
‘Halil Cibran’ olmadan kurtar beni.
12. Bölüm
Keskin kokusu baharatın ‘Kapalı Çarşı’da,
lüferlere serpilmeden, bir defa olsun kurtar beni.
Tophane dibinde nargile,
Sarıyer’de börek tadında olur sabahları,
seninle yaşanılan her gün şiir tadındadır oysa.
İhtişamına sığınan hiç kimseyi hor görmedin.
Eteklerine milyon evlat sığındı.
Kaldırımlarında Leyla ve Mecnun’ların gezinir.
Söyle onlara istenilen her şey elde edilince biter.
13. Bölüm
Gezmek isterdim her ayın ondördünde,
kamerin en parlak gecesinde;
Cezayir Sokağı’nı, Talimhane’yi, Bahariye’yi ve Othello Kamil sokağını.
güneşi seyretmek varken Heybeli’den,
Bana ‘Ateşten gömlekler giydirme! ’ Sultan Ahmet Meydanı’nda.
Haydarpaşa’dan binmek isterdim, durmadan Şam’a ve Kudüs’e.
Dolaşmak isterdim Hicaz yolunu.
Seni anlatmak için Bedevi’lere...
14.Bölüm
Martıların aç gezinmemeliydi,
Şirket-i Hayriye’nin yandan çarklılarının etrafında.
Sarkis’in hünerli ellerinde vücuda gelirken,
‘Telkari’ler, Gedikpaşa’da.
Sahaflar çarşısında işportaya düşmüştü Bolşevik rütbeler.
Kadıköy’de hac alayları yol alırken,
Bağdat Caddesinden Arap çöllerine,
zemzemlerle yıkanıyordu, Hırka-i Şerif, kutsal emanetler.
15. Bölüm
Söyle bana kaç asır gördün medeniyetler mezarlığında?
Kaç kral kaç hükümdar son nefesini verdi koynunda?
(09 NİSAN 2005)
Adnan AteşKayıt Tarihi : 24.4.2005 17:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saygılarımla.
kutluyorum Sevgili Ateş
bir de şiirlerde ki numaralı bölümlere değinmek istiyorum
zaman zaman keza benim de şiirde yaptığım bir işlem ama, sevgili bir yazar abimiz felaket derecede muhalefet yapar şiiri bölümlendirmeyi
paylaşmak istedim sadece,söylediğim gibi aynı tutumu bende uyguluyorum ve mantıklı olduğuna da inanıyorum
sevgi ve saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (7)