Sordular bedensiz ruhuma; doğmak istediğim yeri,
Baktığımda gökyüzünden, yeryüzüne,
Parıltısı, gözlerimi kör eden bir nur gördüm,
Sorduğumda ahiret meleklerine: Burası neresi….
İstanbul, İstanbul dediler, geçmişten geleceğe,
İşte bu hadise üzerine doğdum nur sinende,
İhtişamıyla ruhları ihya eden İstanbul..!
Tarihin kokuları sinmiş hücrelerine, her semtin ayrı bir nakış
Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, niceleri can vermiş uğrunda,
En heybetli yapılarla süslemişler seni, sen kralsın İstanbul,
Taçın olmuş medeniyetin eserleri, eğilmez, dik başına,
Yıkılmaz bilesin tahtın! muhkemsin İstanbul,
Dünya iki kutup, üçüncüsü sen,
Sen çeken, ben çekilen sinene,
Canım can olsun, senin yolunda İstanbul,
Güneşin bir başka doğar, bir başka batar ufkunda,
Batışında dahi bir sükun, bir huzur var,
Sen nasıl bir hakikatsin? İstanbul, sende ne var?
Boynunda bir gerdan boğazın, kıvrım, kıvrım,
Bir huri güzelliğinde tatlı endamın var,
Bir yakan Avrupa, bir yakan Asya
Kutsiyetin var, müjdelenmişsin Fatih Sultan Mehmet han’a
İstanbul; eziyetlerinde dahi ayrı bir zevk, ayrı bir tat var,
Zamanı sermaye yapmış, kavuşmayı bekleyenlerin var,
Gökyüzü, güneş uzaktan sevdalıların senin İstanbul,
Elleri olsa, uzanıp alacaklar seni, yani kalbimi,
Güneşi yakan, gökyüzünü ağlatan bir tılsımın var,
Yükünün hafifleyeceğini zannetme sakın İstanbul!
Her gün yükünü artıran güzelliklerin var,
Aşıkları dile getirip, nameler söyleten İstanbul,
Geceleri seninle meşk eden mehtabın var,
Çan sesleri, ezan sesleri var sende, kardeşlik var,
Yedi tepeden esen, dalga dalga rüzgarların var,
Adaların var körpe yavruların senin, İstanbul,
Aşkından nasip alan kuşların, böceklerin, çiçeklerin var,
Mevsimler dahi karışmış aşkından İstanbul,
Bir gününde dört mevsimin var,
Bir kendimi bilirdim, sana aşık İstanbul,
Meğerse ne kadar çok aşıkların var,
Uğrunda tepeleri aşmış, gemiler İstanbul,
Marmara, Karadeniz koynuna almış seni, denizler gibi aşkın var,
Takılacaklarını bildikleri halde, ağlara, oltalara
Boğazında raks eden aşkının delisi balıkların var,
Rüzgarlarınla saçlarını taradığın, hoş kokular veren ormanların…
Nice umutlara, hasretlere yolcu tutan limanların var,
Zaman sende durur, dururken ilerleyen zamanların var İstanbul,
Lisan ustası değilim İstanbul, tarihe sığmamışsın,
Sığdırılabilirmisin, seni yazarken tükenen mürekkebe,
Anlatmak nafile, yaşamak gerek seni İstanbul,
Bir hoş seda ile ayrılmış, duyarım, göçüp gidenler,
Ayrılık vaktimiz belki şimdi, belki yarın, bilinmez…
Meçhul sevenlerinin kaydına, benide al İstanbul,
Bir hoş seda da benden bırakıyorum gök kubbene,
Aşkınla ölmeyi dahi düşünmek nekadar güzel şey İstanbul.
Kayıt Tarihi : 27.4.2005 11:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Diyorsun ya
Çok güzel
Ne yok ki
Bir görebilsem keşke.
TÜM YORUMLAR (2)