Çok çalışkan biriydi çook…
Hep koşturuyordu bir yerlere…
Bir şeyleri halletme telaşı vardı…
Sanki Atom Karıncaydı, kendince çözümler üreten.
Ne zaman selam versem;
Tebessüm eder, başıyla cevap verir giderdi.
Bir gün İsmet Efendiyi gördüm;
Omuzları düşmüş, Avurtları çökmüş,
Benzi kaçmış, perişan…
Çaresizdi; Oğlu dermansız derde düşmüştü.
İsmet Efendi bu hiç durur mu?
Yine koşmaya başladı; Oğlu kurtulmalıydı!
Hiç durmuyordu! Kapı kapı dolaşıp derman arıyordu.
Artık karşılaştığımızda hasbi hal ediyorduk.
Çocuk nasıl? Diye sorsam;
“İyi hocam, çok şükür, iyi gidiyor” diyordu.
O bilmiyordu ama oğluna dualar topluyordum.
Ben tanıyordum çünkü bu namussuz illeti babamdan.
İnsanın yüzüne gülerken, arkadan vururdu kahpece.
Bir gün duydum! Çocuk gitmiş, İsmet Efendi bitmiş.
İşte böyle bizim İsmet Efendi…
Her çocuk mezarı gördüğünde ağlardı…
Kayıt Tarihi : 26.11.2010 11:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!