On sekiz Mart’tan bir hafta önceydi. Geziye katılmak isteyen lise öğrencileriyle bir otobüsü doldurmuştuk. Otobüs saat on bir gibi okulun önünden hareket etti. Az sonra uykuya dalan öğrenciler, uyandıklarında kendilerini Çanakkale de buldular. Otobüs onları Ankara’dan Çanakkale’ye götüren sihirli bir kutuydu sanki.
Arabalı vapurla Çanakkale boğazının karşısına geçtik. Otobüsü bir yere park ettikten sonra daha önceden ayarladığımız bir lokanta da kahvaltı yaptık. O civarda türbesi olan bir iki evliyayı ziyaretten sonra bize savaşın cereyan ettiği Gelibolu yarım adasını gezdirecek olan rehberimizle buluştuk. Rehberimiz de Çanakkaleliydi ve oraları çok iyi biliyordu.
Önce çadır hastanelerinden başlayalım dedi. Otobüse doluşup çadır hastanelerinin olduğu yere gittik. Rehberimiz yıllar önce orada olan olayları anlatıyor ve bu adam işte burada yatıyor diye bize oradaki toprakları gösteriyordu. O anlatırken bizde maziye gidiyorduk ve tüylerimiz diken diken oluyordu.
İlk geldiğimiz günlerde mahalledeki çocuklarla bir tanışayım diye benim küçükleri alıp binanın önündeki bahçeye indim.On oniki yaşlarındaki çocuklarla tanıştıktan sonra,bana sorular sormaya başladılar.Pop star yarışmasındaki falanı tanıyormusun? Galatasaray daki falan oyuncu şu takıma neden gitti? Hangi parti ne kadar oy aldı? Gibi sorular. Terlemeye başladım.Türkiye de yaşadığım halde ben bu soruların cevaplarını bilmiyordum.Çünkü merak edip ilgilenmemiştim.Beni şaşırtan benim ilgisizliğim değil bu çocukların ilgileri oldu.Hayret, Türkiye”yi nasılda bu kadar yakından takip edip ilgileniyorlar!
Bazen talebeler GS,Fener,BJK formalarını giyip gelirler.Müellim,siz hangi takımı tutuyorsunuz? Derler.Bende takım tutmuyorum deyince Allah Allah ilk defa takım tutmayan bir Türk görüyoruz derler, ben milli takımı tutuyorum.onun maçlarını seyrederim diye vaziyeti idare ederdim.
Benim ikinci Türkiye diye adlandırdığım Azerbaycan.Oğuz boylarından gelen Türklerden oluştuğu için diliyle kültürüyle bize en yakın Orta Asya ülkesidir.Elbette başka ırklarda mevcuttur.ama büyük çoğunluk Oğuz Türküdür.Şiilik ve sünnilik burada başka yerlerde olduğu gibi birbirine düşman değil,omuz omuzadır.Dindarlar dinlerini istedikleri gibi yaşayabilirler.Başörtüsü gibi baş ağrıtan bir problemleri yoktur.İsteyen istediği gibi giyinebilir.Burdaki üniversitelerde okuyan dört binden fazla Türkiyeli talebe var.Üniversite muallimleri sovyetler birliği zamanında Rusya da eğitim almış yabancı dil bilen, hakikaten çok bilgili insanlardır.Konuştukları zaman ağzınız açık kalır.
İstediğim laptopu alamadım,
Dentona doyamadım,
Amerika da da kalamadım,
Yaralıyam vayy… SDZ.
(Aziz üstadımın hatırasına)
Zorluklar seni öldüremedi,
Daha da güçlendirdi.
Karlar altında soğuk ve ızdırap
En yakın dostun oldu;
Kırk kış gördüm, kırk da yaz
Kırkı da ayaz, kırkı da ayaz.
Susmuş Nebi, Kitap ayaklar altında
İster oku, istersen de yaz.
Kavmi necip yatıyor yerde,
Ne mübarektir bizim toprağın insanı! Saftır,temizdir,aldatma bilmez çoklukla aldanır ama aldatmaz. Bu yüzden de daima aldatılmaya müsaittir.- Çoğunluk itibarıyla diyoruz,istisnalar kaideyi bozmaz.- Onları aldatan bu dünyada kazanır. Ebedi alemde ise aldatılanlar kazanmıştır. Öyle ya akıllı insan odur ki alacağını Ebedi aleme bıraksın. Burdaki kısacık altmış seneye bedel orada ebediyen kar etsin.
Evet, merttir bizim toprağın insanı, cömerttir,misafirperverdir. Onu tarlasında ziyaret ederseniz, sizi boş göndermez,mutlaka bişeyler koyar sepetinize, bütün mahsulatı size verecek sanırsınız. Bütün Anadolu insanı böyledir aslında. Defalarca aldatılmıştır. Hala da aldatılmaktadır. Yalancı,şerefsizler kah parti suretinde kah kurtarıcı suretinde hep aldatmışlardır onu. Ama unutmamak lazım ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar.ve “Aldatan bizden değildir.”
Evet,delikanlıdır,yiğittir Anadolu insanı. Savaşlarda hep o ölmüştür,daha doğrusu o şehit olmuştur. Askere alınmayan Ermeni ve Yahudiler de ticaretle uğraşıp servet sahibi olmuşlardır, tarihimiz boyunca.Öbürkünün çocukları yetim kalmıştır bunukiler ise servet sahibi olmuştur. Öbürkü Ahirette köşeyi dönmüştür. Bu ise dünyada …
Ölüm yağıyor,
Başımızdan sağanak sağanak
Kan kokuyor toprak,
Bir bıçak kesiyor,
Bitişik ruhları …
Kafatasımı tarıyor demirden bir tarak.
(Sincan tanklar şehri değil laleler şehridir)
Sende doğdum sende öleceğim.
Diyar diyar dolaşsamda,
Yine sana döneceğim.
Sensin benim ilk aşkım,
Sincan da seher vakti cıvıl cıvıl öter kuşlar,
Sabah erkenden çalışır otobüsler, dolmuşlar,
Başkente can taşırlar, kan taşırlar durmadan,
Oradan Türkiyeye ve bütün dünyaya…
Burada beton binaya dönüşür taşlar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!