Sen yokuşunda tıkandım hayatın,
Nefes alamadım.
Sen yokuşunda tükendi umutlarım,
Elimden tutmadın.
Nice yollar aştım da,
Bilmezler,
Kaç damla yaş kuruttum gözlerimin pınarında;
Bilmezler,
Kaç gece sabahladım umut kapısında.
Bilmezler,
Neden ağlamaya yüz tutmuş gülüşlerim;
Kalbim bir su testisiydi,
Sana giden yollarsa su yolu;
Gücenmedim sana hiç,
Su testisi, su yolunda kırıldı.
Gözlerinden baktım İstanbul’a,
Beraber simit attık martılara.
Ellerimden ilk tutuşun geliyor aklıma,
Bir bahar mevsimi Salacak’ta.
O günden beri bırakmadın beni,
Aşk dediğin bir muammâ,
Söyler cân başka, cânân başka.
Ateş aynı ateş ammâ,
Yakan başkadır, yanan başka.
Sana senin dilinle seslenmek isterdim,
Üzgünüm, aşkla yıkanmış diller duru olur.
Sana rahmetle yeşermiş sözler söylemek isterdim,
Kusura bakma, kurak arazinin meyvesi kuru olur.
Cenâh-ı cânân nedir bilmem rakîbe sormalı
Aşk odur ki kişi murâdının ardında durmalı
Vasl-ı dil-dâr elif lam mim olmuş bize
Hediyye-i derd-i aşk elem olmuş bize
Bir bahş-ı nazar eyleyiverdi çeşm-i yâr
Derd ü belâ-yı aşkının müptelâsı olduk
Lûtf-i sadâ ile eyledi bizi bimâr
Öyle bir bîmâr ki şifâ-nâ-pezîr olduk
Dalga seslerine karışan,
Martı çığlıklarıdır, yalnızlığım.
Ruhumun sükûnetini bozan,
Şehir gürültüsüdür, yalnızlığım.
Kurumuş göz pınarlarımdan süzülmeye çalışan,
Birkaç damla gözyaşıdır, yalnızlığım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!