Anı raflarından süzüldü yaşananlar, her biri kalın bir romanın arasına sıkıştırılmış küçük hikâyeleri gibi. Adını koyamadığımız duyguların esiri olmuştuk. Yeniden, hayata dönüş yolunun başında, söylenmemiş cümleler ile yürüyorduk. Sözcükler yüreklerimize tane tane düşerken keşif edilmemiş kentin sokaklarında el ele dolaşıyorduk.
Geceyi sabaha vuran zamanların gizeminde kelimelerin nefeslerinde soyunup, göz bebeklerimizle sevişiyorduk. Zaman denen ağır küllerin altında, yavaş yavaş yok olmanın arifesini yaşarken. İşgal altında bile duyguların avaz avaz haykırdığı zamanı yaşayanlardandık. Parçaları savrulmuş bir yaşamın ortalarında sevgi susuzluğumuzu gideriyorduk aşkı kana kana içerken.
Biz aşkı oyun sananlardan değil, dolu dolu yaşayanlardandık. Verilen hükümsüzlüklerde bile cezanın en ağırına razı olanlardandık. Yarınların korkuları olmadı hiç, ellerimizin birbirimize dokunması yeterdi. Göz pınarlarımızın birikintileri yürek gölümüzü doldurması ile hayat bulduk. Avuçlarımızda sıcaklığımız gözlerimizde kaybolmayan görüntülerimizle. Yasak sevişmelerin tutsaklığında yeni günlere yeni umutlar doğurduk. Ömür sonbaharını bitirip kışa dönerken.
Bazen kan ter içinde dörtnala duygularla giderken son pişmanlığın fayda vermediği günlerde, kıyıları hüzün kokan kentin akşamlarında hüznü gözlerimize aldık. Bir dal sigara yakıp karşı kıyıya üflediğimizde, elimizde birliktesiz zamanların bakiyesinin kaldığını gördük.
Aşkın çarmıhına gerilmiştik. Kuzey rüzgârlarının dallarımızı kırıp hayallerimizi darmadağın ederken biz akın işaret ettiği yolda yürümeye devam ediyorduk. Mevsimsiz mekânlarda kahkahalarımızın ardına sakladığımız sağanak yaşlarımızı göz diplerimizde saklarken durdurduğumuz zamanın tadını çıkarıyorduk.
Sonsuz sevginin küllerini toplamıştık yüreğimizin bir köşesinde, yeniden alevlendirmek için. Geleceğe dair umutlarımız vardı. Yarımdık, bütün olmadan yaşayandık. Kanamayan yarların acısını içimize gömdükçe hüzne daha da yaklaşıyorduk. Fırtına sonrası savrulan duyguların kırıklarını toplarken bile acısını yüreğimizin kuyularına gömüyorduk.
Hüzünlerin arkasına sakladığımız kırık gülümsemeler mutluluğumuzu yansıtmasa da rollerin en zorunu sahneliyorduk. Yalnızlığın odalarında duvarlara çarpan sözcükler çığlık çığlığa yerler düşerken. Biz acının sevmenin zorluğunu yaşıyorduk. Bıkmadan usanmadan.
Kapanan her kapının ardında iç buruklukları ile yaşanan duyguları iyi bilirdik. Yarını olmayan günlerin en umutsuzunda yaşananları açılmayacak olan kapıların ardındaki acıları. Dilimizin ucuna gelen sözcükleri yutkundukça boğazımızda düğümlenen hüzün kaplı cümlelerin yıktığı duvarlar altında kalırdık.
Bir katre içine sığdırılan gökkuşağı misali duygularımızın içine hayallerimizi ve umutlarımızı kundak ederdik. Şafak vakitlerinde güneşin öptüğü bahar dallarında gülümserdik. Gidemeyen kışın ayazında tomurcuklarımız dökülse de biz inatla hüznün bahçesinde açmaya çalışırdık.
Yürek ağlasa da göz bebekleri kızıla boyansa da aşk yaşandığı süre içinde güzeldi…
Fatma Avcı
14.02.2014
Kayıt Tarihi : 5.4.2014 15:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!