İnsanın Adı Şiiri - Tevfik Taş

Tevfik Taş
11

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

İnsanın Adı

2000 yılının karakışında, Türkiye devleti hapishanelerdeki insanlara bir kez daha saldırdı. Bu şiir bitmeden ölenleri söyleyen rakamlar değişecek.

Karakışta yüzlerce genç kadın ve erkek ağır yaralı olarak “F Tipi” hücrelerine sürüklendi. Hükümet edenler, ordu, polis ve devlet kimliği taşıyan gizli katiller, kışkırtıcılar, muhbirler ve iş makineleriyle belediyelerin başkanları bu planlı öldürmenin içindeydiler.

Serap’a söylüyorum bu sözleri; hapishanede kurşunlanan Kürşat’ına onun. Yoldaşlarıma.

I

Bir umut, biz onu aradığımızda büyüktür
Çıldırır zihin endişenin mülkünde

Gelmeyen çağırandan küçük ve korkunç
Meridyenin yayları gerilir ve boşalır yürekte

İlk ezgiyi yaratan neyse ilkellerin ağzında
Ondan başka şey değil bugün mozaikteki maya

Tarih, diklenen o yakarmanın
O korkulu umudun büyümesini söyler

Parçalanıp çoğalmasını bizdeki isteklerin


Göğüs denilen memlekette karanlık ve güneş tozları
Ve biri adını söylerken birine –Eliyle havayı açarak iki yana

Düşmana söyleyecek bir sevinç yaratmak
Bütün silahların yenilmesidir

Bir tayın dünyaya gözlerini açması
Çocuğun sahiplenmesi onu

Kırlar, mavilikler boyunca sonsuz

Zamandan başka gücü olmayan bu adam söylüyor adını
İki kolu omzundan kesilmiş bir koşucu

Bir sevinç en zor kime söylenirse dimdik
Öyle kavramak istiyorum yaşamı

Şiirin belleğinde nasılsa her söz, binlerce çağrışımla
Gergin ve ılımlı, engin ve hercai

Dünyayı sevmekten başka tırnağım yok
Saçını okşarken

Gecenin şekilsiz taşları arasında
Ve yazarken bilediğim

Tan yerinin alazındaki iç çekmeleri
Sancıyla yürüyen anlar

Anlamak adını doğuracak

Dudaklarımı parçalıyor kimi zaman iki sözcük
Atılıp çekiliyor, düşüp kalkıyor yeniden
Şimdi bu satırları yazarken olduğu gibi

Ağzını öperken söylediğim iki sözcük

Düşmanıma söyleyecek sevincim olsun istiyorum
Alaca karanlığın masasında

Şaraba vuruyor mumun alevi. Ellerimize
Narince kızıl

Kıvrılıp gidiyor yollar, yolculuklar
Sorular çağlayanında düş saatleri

Adın haberlerin, yıkılmış duvarların, molozların arasında

Işıktan başka nedir ki, bize görünen bunca renk

–Kasvete ve kire siner de

Solmaz, kirlenmez

II

Adımı kazıyorlar dostlarım, adından ve her yerden
–Nasıl sahiplenirse ölüm gözlerini insanın–

Adım

Senin elifbanda erimiş birkaç yıl işte

Harfler bahçesinde birkaç işaret

Ölülerimizin adları soluk alıp veriyor

Taşta keşfedilmeyi bekleyen o ince element

Bir zamanlar insanın adı yoktu

İnsanın insanı öldürdüğü dünyada adımız yok

Bayraktan adı kazınmış olan söylüyor adını

Mutluluğun yazgısı için

Birinin ayak seslerini duyunca yekinmektir o söz

Şaşarız ya yitirilip de bulunana

–Doğmak için kapanan çiçeği izlerken akşam morunda

Patlamasını sonra sabah sessizliğinde

Hayret ederiz yaratılana günün her anında

–Göze görünmez, küçük

İçimden söylüyorum adını, dünyanın yüzüne karşı

Bakar gibi gizlice düş gören gözlerine senin

Yemişli patikanın ucunda devinen o incecik iki yalıma

O şiirlere sığmayan inceliğe

Adını, adından başka şeyi olmayan insanlar söylüyor

Bulutlu gece göğüne söylüyorlar

Ekmeğin içindeki meleklere

Suyun ve zamanın sarmalına

Güçsüzlüğün gücüne

Adını koyup gidenlerine söylüyorlar

Sönen ışıklarına

Ben çoktan vazgeçtim adımdan

Kimsem değildi zaten; kimsem olmadı senin kadar

Bir zamanlar insanın yüzü vardı

Adlarımız bize ölüm korkusunun armağanı

Ölümden sonra da yaşayalım diye atalarımız bulmuş

Bugün ölülerimizin adları var ve fotoğrafları

III

Dünyada adlar var

Merhameti yüklenmiş, hıncı ya da kederi

Bereketi, delişmenliği ve sevgiyi yüklenmiş

Ayırsan, bir başına koysan, çağırır ötekileri

Gücü söyleriz ama onlara seslendikçe, kıymeti, kavuşmayı ya da ışığı

Sileriz söyledikçe

Bilmezler taşıdıklarını ya da umursamazlar...

Seçmemiştir çünkü kimse kendi adını

Kimse seçmemiştir çünkü kendi yüzünü

Hücrelerde yüzler var

Yaralı ve yassılmış. –Adını bırakıp gitmiş yüzler

Bir nebze özgürlük için

Çünkü, insan kendi taşır yüzüne istekleri

Başka adları ve akılları kendi çağırır adının zamanına

Kendi asar bayrağını oraya

Ölümlü dünyanın hamur teknesinde o yoğurur adındaki acıyı, düşü

Yeniden çırpar yüzünün boyasını, her dönemeçte

Unutma kardeşim

İnsan tanrısıdır kendi yüzünün

Zemherinin karanlığında yaralı insanlar dolaşıyor şimdi

Dolaşıyor ölüm iki adımlık hücrelerde

Hangi soğuk vardır, diyelim ki, daha beter ölümden

Karanfilin kadranında dolanıyor adın

Ayazın camgöbeğinde

Yeni bir dünya diyoruz basitçe

Ve bir çığlık kopartıyor sözlerimizi

Ve bağlıyor yeniden

Bebeğinin yüzüne ad veren biri

Şimdi desem ki, her şey adında birleşiyor

Ve çatışıp değişiyor orada

Evrenin hamurundaki her şey

Söyle, anlamayan olur mu; inanmayan kim kalır

Adınla bakınca dünyaya

Tevfik Taş
Kayıt Tarihi : 13.3.2005 22:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nilgün Aras
    Nilgün Aras

    Tevfik Taş insanı, saygınının sınırlarına çeken bir şair.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Tevfik Taş