Susamak vardı vahalara
Göze gelmek vardı
Eğreti panayırında ruhun
Kalbinden vurmak
Devşirme Bizans cariyesini
Yaralamak vardı bir göz atışıyla
Esmer soğuk
Bahara açılan kapı
Ardım sıra yağan kar
Seher vakti benzim solar
Ve bembeyaz kış
İçimde bir şeyler dokur
Eskidi suretim
Bir aynanın garipleşen yüzeyinde
Anladım yüzümde çizgiler olduğunu
Kırık cam parçalarında
Hayatımın nasıl da solduğunu
Şimdi anladım
Yüzüme uzandı göğün meş'âlesi
Ve dikildi göğsüme Kızıldeniz'den
Fırlayan bir değneğin ucu
Altın parlaklığında karanlığın
Yatık izdüşümle
Çember çember yarıldı âsuman
Tanrılar ölmez diyorsun
İşte öldü yüreğimdeki sevinç ilahesi
Saadet bitti mi şimdi
Koşunca içi burkulur çocuğun
Bu yüzden olacak
Kaç gecedir sayıklamalarım
Buddha’nın kıvrak yargıcı
Su yürütür yüzüme
İnce ve berrak
Kanamam, imkanı yok
Ey saçları dağınık bela
Kalbim sofi değil
-- Filistin'e --
Herşeyi kaybettim
Seni, kendimi, bir de sapanımı
Düştü kucağımdan taşlar
Onun için akıyor yerlerde kanım
Canım yitiyor onun için
Tûfân olur ol dem bana bir seyr-i melâlin
Kim açmada gamzende tebessüm-i hilâlin
Âşufte salınır iki yandan iki mercân
Âfâk-ı muhabbetde yüzer kevn-i hayâlin
Kalk, gidelim
Yabancıyız bu şehir içre
Yolcu yolunda gerek
Gidelim, yollar bizi bekler
Gidelim, ayaklarımıza uzanır taş cadde
Sonra sesim tükenmişti
Bağırdığım an dağlara
Yasını tutmaktı yamaçların
Kırba sesinin yansıması
Her çarptığında dibinin taşlara
Yalnızlığa heves vurduğum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!