İlk Aşk Şiiri - Ahmet Ihsan Arac

Ahmet Ihsan Arac
418

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

İlk Aşk

Erzurum'un Doğu Karadeniz bölgesine düşüyordu köyümüz. Yatılı okuyordum. Ortaokul ikinci sınıfa henüz geçmiştim. Yaz tatili için köye gelmiştim.
Bir gün benden büyük iki evli ablam beni aralarına aldılar. Biri kollarımı tuttu. Biri burnumu tuttu. Sevdiğin biri var mı diye sıkıştırmaya başladılar. Acımaları yoktu bana. Burnum koptu kopacaktı. Ben de kadar saftirik gibi gezerdim. Beş kız kardeşim olduğu için, başka kızların sevgili olabilirliği aklıma gelmemişti. Aşk nedir, sevgili nedir az çok bilirdim. Zira Erzurumlu ozanların âşık türküleri ile büyüdüm. Ama âşık olmak, sevmek daha henüz benim aklıma düşmemişti.

Benim acilen yalandan bir isim verip içine düştüğüm cendereden kurtulmam lazımdı. Biraz düşündükten sonra aklıma uzaktan akrabamız olan ve aynı yaşta olduğumuz bir kız geldi. Köyde yaşamazlardı. Erzurum'da yaşarlardı. Yazları köye gelirlerdi. O yaz da köye gelmişlerdi. Aynı yaştaydık. Falanca falanca demiştim can havliyle. Burnumu kurtarmıştım.

Daha sonraki günlerde ablamların sebebiyle radarıma girmeye başladı o kız. Güzel bir kızdı. Aynı mahalledeydik. Hatta evlerimiz onun dedesinin evine çok yakındı. Daha önce hiç umurumda olmayan kızı her gün görmek istiyordum. Bir gülüşü, tebessümü vardı; O gülerken etrafımdaki her şey dururdu. Her gün görmek istiyordum. İkimiz de henüz 13 yaşımızda olduğumuz için sıkıntı olmuyordu. Beraber bahçeye tarlaya her yere giderdik. Ben bildiğin aşık olmuştum ona.

Derken mesut günler tez tükenmiş, ayrılık günü gelip çatmıştı. Eylül ayıydı. Okullar açılıyordu. Onlar ertesi gün Erzurum'a gideceklerdi. Bende bir hafta sonra Manisa'ya gidecektim. Ayrılacaktık, rüya bitecekti. Aşkımı ilan etmeliydim. Ya gider başkasını severse. Ya başkasının olurduysa. Kendi kendimi yiyordum. Kuzeniyle beraber okuyorduk Manisa'da. Aynı zamanda kardeş gibiydik de... Bir kâğıt kalem aldım. İçimden gelen en güzel duygularımı döktüm kâğıda. Ve kuzenine verdim iletmesi için. Eğer kabul ederse mendilini versin demiştim hatıra olarak. Kâğıdı okumuş ve demiş. "Ben aşk meşk bilmem. Allah kimi yazmışsa onunla evlenirim." İstediğim cevabı alamamış olsam da, cevap hoşuma gitmişti. En azından herkes gibi benim de şansım vardı. Bana aşık olmuyordu ama başkasına da aşık olmayacaktı. Zira beni alıp götüren neşesini, gülüşlerini cilvesini başka bir erkeğe yapma ihtimali beni deli ediyordu. Ve onun hala benim olma ihtimali vardı.

Arkalarından bir hafta sonra biz de gittik Erzurum'a. Manisa'ya, yatılı okuduğumuz yere dönecektik. Otobüs terminaline gittik, bilet kalmamıştı. Bayram dönüşüydü, ya da hava muhalefeti yüzündendi; bileti bulamamıştık. İki üç gün Erzurum'da kalmamız gerekiyordu. Ve kalabileceğimiz tek yer de onların eviydi. Annesi beni çok severdi. Kalmakta bir sıkıntı yoktu. Ama bir hafta önce ilan-ı aşk edip ret yediğim kızın evinde nasıl kalabilirdim. Karnıma kramplar girmeye başladı. Ya anne babasına söylediyse. Ben nasıl bakarım yüzlerine. İstemeye istemeye evlerine gittik. Her şey normal gözüküyordu. Hiç kimse sinirli ya da anormal davranmıyordu. Annesi eskisi gibi cana yakın davranıyordu.

Akşam oldu. Sofra kuruldu. Herkes oturdu sofranın başına. Benim sıkıntıdan hala karnim ağrıyordu. Beni sofraya buyur ettiler. Ben, "Biraz rahatsızım, iştahım yok" deyince bizimkisi ne dese iyidir. Alaylı bir şekilde "Kara sevdaya tutulmuştur belki hahhahaha" dedi. Benim o an bütün kan beynime sıçradı. Utanma, kızgınlık, nefret, aşağılanmak ve ağlamak duygularının hepsi birden hücum ediyordu. Sinirden o kadar dudağımı ısırmışım ki dudağımı kanatmış dişlerim. Lavaboda ağzımdan kan geldi. Daha 13 yaşında bir çocuk aşkın iğrenç yüzüyle karşı karşıya gelmiştim.

Sabah ilk isim otogara gidip yalvar yakar ayakta 22 saatlik yolu gidebileceğim bir bilet almak olmuştu. Ve yemin etmiştim kendi kendime. Ben bir daha o kız Erzurum'da olduğu sürece Erzurum'a ayak basmayacaktım.

Daha sonraki yaz bir bahane ile Erzurum'a gitmedim. O yaz biraz sinirimden, biraz gururumdan, biraz aşk acısından müzik dinleyip zırlamakla geçmişti. İlk şiirlerimi o yaz yazmaya başlamıştım. Hatta bir çocuk dergisinin açtığı yarışmaya göndermiştim. İkinci olmuştu şiirim.

Annene, babama canim küçük kız kardeşlerime hasrettim. Evli ablama söylemiştim yeminli olduğumu ve Erzurum'a bir daha gitmeyeceğimi...

Ablamla birlikte anne babamızı bir şekilde ikna ettik Manisa'ya taşınmaya. Neticede bir oğullarıydım. Hem yaşam koşullarıyla Manisa Erzurum'dan daha iyiydi.
Derken yıllar geçmişti. Yıllarla birlikte başka başka aşklar girmişti araya. Ben yurt dışında üniversite birinci sınıftaydım. Bizimki ablamı telefondan aramış ve "yıllar önce Ahmet beni sevdiğini söylemişti. Beni istiyorlar ne yapayım, bekleyeyim mi onu" diye ablama sormuş.

Ablam bana haber verdiğinde çok şaşırmıştım. Ablama "Ablacığım eski camlar bardak oldu. Sen bir yolunu bul uygun bir dille anlat. Ahmet evlenmeme daha çok var, beklemesin falan diyor de. Dediğim gibi de oldu. Tam o evlendikten 8 sene sonra ben evlendim.

Sonuç şu ki
Daha henüz gelişme çağındaki çocuklarla oynarken bile dikkat edeceksiniz. Sizin eğlence dediğiniz şey onun için etkisi hayat boyu sürecek izler bırakabilir.
Başka da ibretlik bir şey yok. Neticede ikimiz de çocuktuk. :))

Ahmet Ihsan Arac
Kayıt Tarihi : 4.3.2019 06:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Virgulune noktasina kadar gercek bir hikayedir

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Ejder
    Ali Ejder

    Güzel bir tavsiye olmuş toprak..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ahmet Ihsan Arac