İlhan Önal Şiirleri - Şair İlhan Önal

İlhan Önal

Kıkırdıyor gece...
Ağaç ayrı, asfalt ayrı, duvar ayrı…
Damlıyor çeşme, rahminden pis su giderine...
Anası var ama o bir piç
Ve doğuyor
Kentin karanlık kokusuna…

Devamını Oku
İlhan Önal

İçinde kötülük var senin

İçimde kusma halisin sen!

Bir zürafanın gerdanına dolanıyor bacaklarım

Devamını Oku
İlhan Önal



Lütfen alın beni, yüce gönüllü devler
Yosun yeşil, kaygan ve boğuyor
Ah denizden getirdiklerim!
Bir çocuğun sapanından ateşledim yalnız bir buluta...

Devamını Oku
İlhan Önal

Aksi yönümde dönen bir hayal var. Tüm uzuvları altüst olmuş. Yeryüzü üstümde; kilometrelerce toprağın altında yatıyorum. Sesi tavan arasına sıkışmış bir iskelet gibiyim. Soğuk ve katılaşmış penceredeyken bir sığırcık gelip konuyor koluma, kıpırdayamıyorum. Cam tencerede zehir pişiyor. Dört raflı dolabın en üstüne kaldırdılar beni; kırıldım, susuyorum… Zamanı tahvillerle satıyorlar. Bardaki resmin arkasına küçük bir paket zaman zulalıyorum. Kendinden geçiyor gülümsemeler… beni unuttuğun an dudağının kenarından sarkıyorum. Saat gece üçü gösteriyor. Sahne ışıkları sönmek üzere. Son perde de miskin bir kedi dekora uzanmış uyuyor. Yaşamak ahlaksızca geliyor ölenlerin ardından. Selam verip, kalkıyorum oyun bitmeden. Af dilemiyorum. Karanlık sokak karşılıyor beni. Sokağın köşesini geçsem, yolculuğum uzuyor… Seni aramak geçiyor aklımdan, çiçek tozu yapışıyor yakama, eşeysiz çoğalan bir karanlıkta yüzlerce yüzüm beni karşılıyor. Arkandan çıkıp gelsem, kaç uzaklık, ölçüsüz peşinden gelmeliyim? Gelemiyorum, küsüyorsun, biletçi küsüyor, dolmuş şoförü yolu kısaltıyor ama o da küskün şimdi bana. Ben ise; kusuyorum uluorta… geçimsizim çünkü sensizim.

Devamını Oku
İlhan Önal

Cinayet işledim! Sol elimle... Yarası kanayan aklımı, tuz bidonuna basıyorum şimdi. Kokmasın o anımın düşünceleri...

Ketum bir akşam vakti, yarım bir şiir vardı, yaktım! Çirkin bir kandilin alevini tuttum üzerine… Gözlerim zift gibi karanlıktı ve genzi yakıyordu.
Gece söyledi “Üşürsen, şiir yak!” diye
İşte o elimle işledim cinayeti...

Devamını Oku
İlhan Önal

Çocuğun feryadı kulaklarda sürttü

Anası boş tencereye sus kattı, sürttü…

Babası gündelik kovalıyordu, sürttü…
Hane dolusu ıstırap; lokmama sürttü…

Devamını Oku
İlhan Önal

Bir kap dolusu anarşi, oyuncak tırtılla savaşıyor...
"Kaç ayağın var senin?"
Okcular yaylarını gerdi
Süvariler dört nalda
Şövalye mahmuzunu bileyliyor...

Devamını Oku
İlhan Önal


İntihar; bedeni öldürme değil, düşünmeyi ortadan kaldırma isteğidir. Yaşamak, fiziki taşınma halidir. Sabah işe giderken arkamda bıraktığım soyut ben, eve döndüğümde sekiz saat boyunca yemeden, içmeden ve hareket etmeden tekli koltukta oturmaya devam ediyor… Bütün gün gezdirdiğim maymun ise akşam yemeği telaşına çoktan başlamış…
Bir ara göz göze geliyoruz koltukta derinlere dalmış benimle. Sorgulamaktan göz akı damarlanmış, kanlanmış ve yorgun… Ağzıma bakıyor! Birazdan yutacağım lokma, düşüyor boğazıma… Yuvarlansın diye su içiyorum. İnsan var olurken kaç kördüğümle bağlanıyor? Kollardaki bu uyuşukluk, yaşamı al aşağı etmemek için mi? Tanımadığım milyarlarca insanı varlıklarından habersiz olduğum için ölü varsayarsam; hepi topu birkaç yüz insanla yaşıyorum… Tramvayda yan yana oturduğum adamı indiğim durakta öldürdüm ben. Sokakta yanlarından geçtiğim tüm insanlar çoktan öldüler… Televizyondaki savaş haberlerinde ölüler savaşıyor… Üzülüp, ağlayacağım; sevinip, güleceğim, birkaç yüz insan ve ben yaşıyor muyuz? Bu girift, muamma, sıkılaştırılmış ilmeğin sadece bir parçası! Yabancılık bu tavrıyla mezarlığı andırıyor. Sadece fark edebildiğim tek gerçek taze mezarlarla üstünde yılların biriktirdiği ot dolu topraklar… Hepsinin içinde ben varım ve yokum! Zaman ise sıcak kan derdine çoktan düşmüş. Ki burada zaman Tanrı olmalı!..

Devamını Oku
İlhan Önal

Mantıkla hareket ettiğim döneme ne zaman geçtim, kaç yaşındaydım, bilmiyorum? Bunun bir safahatla insana uğradığının farkındaydım.
” Birinci çinko, ikincisi ve nihayetinde tombala!” Peki, kaç yüzyıl yaşamıştım ben? Gözlerimi, dilimi, tenimi, kulaklarımı, burnumu çok sokmuş olmalıydım kararlarıma ve işte sonunda gelen ihtişamıyla geldi… Nefes almak istemiyorum. Denize uzatılmış, tahta bir iskelenin, ıslak gıcırtısında dizlerimi esnetiyorum… Dizlerim aynı kararlılıkla sesler çıkartıyor… Ensemi yalayan soğuk bir rüzgâr; yapay bir utanç bırakıyor cümlelerimde…
Hep aynı sözü tekrarlıyorum…
“Ey intihar, çığlık ol ve düş bileklerime!”
Tutku karmaşası bir yaşamın kalabalığından kaçmak istiyorum ama nereye? Beyaz sayfalara bıraktığın o karakter nasılda düşündürücü...
Bir tırnak makası bulmalıyım ve tüm tırnaklarımdan kurtulmalıyım!

Devamını Oku
İlhan Önal

Kafam uzuyor
Atlar koşturuyor patikamda...
Toz kaldırıyorlar,
Nefes alamıyorum

Bir dağın ardına vardım

Devamını Oku