Kendi boğuk tonumda, kendi kentimde,
İncelen soğuk sancılarımda
İncinmesin diye avuçların
Geriye kalan, huzurdan, mavi
Bulutlar diliyorum gözlerine…
Sus durağında uykusuz
bırakmıştır kendini ölüm
bir tavus uçmaktadır
kanatlarında bronz bir gürültü ile
kanatlarında tavusun, aşka toprak
ahire zaman serperek
Hangi tohum sürülmüştür sana
nedendir bu rengin fistan çekimliği?
Kısır bir kadın değildir ki toprak
ellerin bir isyan, dudağında metrekarelerce günah.
SU GÜNCESİ
I
su; bir kadının dudaklarından
bir şehir yaratmaktır
içine işler önce
Gözleri, delirmiş hüznün atını mahmuzlayan kadın
Toprak kadar sevilir mi aşk, su tutsaksa
Gazel diye irkilir ozan, ağıt tizini buldukça
Dilin sürmenle sürülür,
divanın kibir,
Bir uyku vakti
Umman gözlerinde saklı iken
Derinliğinde gece ve bir yelken
Açılmış, kollarına ben mecburum
Çiğ tutmuş sofranın
Ekmeğe
Sabahına mektup
Ayaklarımdır, değer
Nice ulaştığım yol ve ter,
Kalbim çıktı riyakarlığından.
Ezgiler binilmiş yele…
Murathan Mungan’a
Ben mürekkebin eli olsaydım
Atmazdım aşkın imzasını
Kalemim kavak ağacı yaşında
Ve bugün ben
Bir rengine daha dokundum
Teriyle hiç ıslanmadığım sevgili;
Uzak olmanın daha kaç tonu olabilir ki
Yüzünde
suya hasretse eğer; bırak elindeki dumanı
paçası yırtık çocuğun çığlığına tutuş...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!