iki dil bir aşk
biz seninle iki kalpte
tek sevdayı taşır gibi
bir ülkede iki dilde sevişen aşklara
vesile ola bilirdik
ve eğer sen hâlâ
aşka inanıyorsan
aramıza konulmak için
kibirden örülmüş
hiç bir duvara
merhaba deme Mina
tartışmasız herşeyin bir vadesi var Mina
yeter ki umudu kırmadan
inançla taşıya bilelim
ve bilmeliyiz ki
ay güneş\’e taşınmaz
güneş de ay da ağırlanmaz
sonsuza dek
o zaman her vaktin çılgın Zaman\’ı beklenmeli demiştim sana
bak Mina
bak öteden kalan o sesizlik
mırıldanmaya başladı
sahradan gelen leylek
baharı müjdeliyor
o çınar ağacına !
sen şimdi bir ülke düşle
yüreğinin Baharına
ben yığın özlemle yığın Sevgiyle
geliyorum sana
korkma
buna gerek yok Mina
yağacak yağmur
sığar damlasına
ah Mina biliyorsun
zor zamanlarda
yalnızlık zor
yalnızlığıma bir acı kahve sen sunsan
herkesten önce
dost oluşunu ispatlasan
seni en azından
kırk yıl daha çocuk kalbimin
en sevileni ilan ederdim
söyle Mina
ne kadar sene oldu tutmuyorsun ellerimi
sen tutmayalı
ellerim unutu beni
damarımdaki kan büzüşmüş
sana doğru akmıyor
göğsünde kırmızı bir göle
dönüşmek üzereyim
oysa göğsümde
uyuyan nehir
sendin Mina
sen beni anlayamasın Mina
anlamıyorsun işte
bilmiyorsun neleri özlediğimi
mesela hatırlıyorumsun
en son ne zamandı ellerimi tutuşun
ne zamandı o son veda öpüşün
belki tarih unutu
o zaman\’ı
ama ben unutmam Mina
peki neden ve biz
ne zaman böyle olduk
Mina söyle canım
hiç özlemez olur mu insan
o en hızlı zamanların
aklı bir karış havada olan sohbetleri
sevgili Mina
hâlâ içimde ki o sevda atı
asla usanmaz gibi
koşuşturup bırakıyorken ardısıra
tozlu dumanlı yamaçları
daha ben rüyam içindeki rüyayı
sana anlatmamışken
zaman tarihi
yada tarih zaman\’ı yanlış okumuşken
bir hükümdar kalkmış da emir büyürmüş
bundan böyle
başka bir notada çalacakmış
eskiden dinlediğimiz o şarkı
hayır Mina
o şarkı bizim
o bizim şarkımız
o şarkıyı istiyoruz
hemde o eski halını derleyecek ozan\’ı bekliyoruz....
inanıyorum ki o çıkacak
tütüldüğü kuyudan
yakubun sabırına tutunarak
gelecek bize
hemde omuzunda sazıyla ....
biliyorum Mina
biliyorum toprağına serpilen bu sevda
ne hükümdar dinler
ne zorba
sen söyle Mina
söyle beklesinler bizi
söyle o çınar ağacına
toprağına yaprağına
dalındaki kuşuna
o eski makamdan
dinleyeceğiz şarkımızı
ve Mina
bazı şeyler
çok ağırdır taşıyamasın
hane kalbin düşer bir taşın altına ezilir ya
işte o an
öyle bir acı duyarsın ki tarif edemesin
ben de öyle şeyler yaşıyorum Mina
örneğin varsın ama yoksun
bu çok acı Mina
sen bilmezsin bu acıyı
ben varken yok gibiyim
yüreğimi eziyor
bir dengbejin çıplak ayaklı sözleri
ıslak bir mendil misali
bırakılmış yol ağzına
göğsünde dört duvar izi
üstelik talana uğramışım
inkar bir tarihin yasaklı harfleri gibi
ve kalbimin coğrafyasını ateşe vermiş
cana düşman biri
awazım da bir yavru ceylan çığlığı
anladım ki sen yoksan Mina
senden sonra da hiçbiri
ben ne benim Mina
ne sen
nede bir başka biri
belkide herşeyin ve herkesin toplamı ....
dersimli bir seyidin elinde ki
kıyamdan arda kalan
sarı kehribar bir tesbih
ve en son çığlıksız yanan
o ceylan avazıyım
dinle mina
yüreğimde serin bir yaylanın göçebe çadırını taşıyorum
çayımda bir aşiret kızı gülümsemesi ısınıyor
gözlerinden bir "şilep"süzülüyor
umudun adı sensin bu coğrafyada
ben senin adını sayıklıyorum rüyalarıma
bak Mina
bak halen
adeletsiz kanunun
küvettine karşı direniyor ellerim
ellerime dokunma
diye biliyorum
dokunma ellerim temiz diyorum
yapa biliyorsan
yetim hakı yiyenlerin ellerini tutki
dalmasın harama
diye biliyorum
diye biliyorum Mina
bunu bilsinler Mina
bilsinler ki ben unutulan vicdanım
benim anlım açık sözüm yansır sazıma
ben Hakkari\’de
ters lale gibi
kendi gövdeme bakanım
Edirnenin Ainos antik Kenti gibi
tarihe ışık tutanım
elerimde nasır kokusu
insan sevenim
dokunmasınlar ellerime Mina
ben kökü toprakta bir fidanım
söyle Mina
söyle dokunmasınlar ellerime
ellerim temizdirler
Anadolu\’nun çiçekleri gibi rengarenktir ellerim
Mezopotamya\’nın cennet yüzlü çocuklarındanım
Dicle kadar hırçın
Fırat gibi akanım
ya sen Mina
sana ne demeli
bilmem farkındamısın ki
biz dilimizdeki papatyaları öldürdüğümüzden beri
ağzımızda kelimeler
kaktüs kabuğuna sarılı
ikimizde kabul edelim Mina
seviyorum derken bile
acıtıyoruz kalplerimizi
ama samimiyetle söylüyorum
bütün beklentilerim olgun
ham hayallerimi toprağa söndürdüm
yinede içimde bekleyen sensizlik üşüyor Mina
bedenlerimizin tutsaklığına acıma Mina
bizim ruhlarımız özgür kalacak
bugüne kadar ruhu tutsak almayı
hiç bir hükümdar başarmadı
bundan böylede olmayacak
aslında sen bunu biliyorsun Mina
biliyorsun bizim ruhumuz
bitlisin beş minareleri gibi
her açıdan
hep aynı ve diri
buraları ne Çar yıka bildi nede başka biri
burası mem diyarı
değil geride durma Zaman\’ı
beri gel Mina beri ....
30.9.17
Can Fırat
Can FıratKayıt Tarihi : 1.10.2017 22:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
her kuyunun mutlaka bir çıkışı vardır. yeter ki sabırla kazmayı bilelim.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!