Ne kadar açar rengi çirkinliğin
İçine dökülen güzellik
Hafifletici değil hayallerim
Bir bozumun kalbi ki nedeni meşru
YABANCI
Güneşten utanırdı dönmezdi yüzünü.
Utanırdı yıldızlardan, başı hep önde.
Yalnızdı.
Unutmuşlardı.
YAĞMUR ÇİÇEKLERİ
Hadi dönelim şiirimize sevdiğim
Yağmur yıkadı harfleri
Gece dönecek az sonra
Gün ışıyacak
YARIMLIK
Uyuyamayan gecelere acırım da
Unuturum uykusuzluklarımı
Anasıymışsın yırtıcıların avcıların ve korkuların
Neden yabani değil kokuların
SELAM
Sudan ucuzdu ekmeği bölüşmek.
Selamlar satılık ateş pahası.
Sudan duruydu çocuğu, kadını sevmek.
ARI’YORUM
Çoktan çökelttim acılarımı, koşma içimde.
Almamalıyım derinime, nasılsa gideceksin.
Tenimde kalmaya ne dersin?
Ve ruhsuz sevişmeye?
Sevgili Mor Kelebek,
Diyelim ki; şiirsin, öylesin. Varoluşun niyetini yeniden yorumlayabilseydim, içine (senin) , bana ne yaptığını, nasıl yaptığını düşünmen gerektiğini de eklerdim.
Seni görenlerle, seninle konuşanlarla, nasıl ilişkiler kurduğunu, nasıl ilişkiler kurmadığını düşünmeni de eklerdim. - bu cümleyi açmazsam seni incitebilirim.- Demem o ki; bir şiir olarak sen, nasıl okunduğunu, nasıl solunduğunu, nasıl yutulduğunu, nasıl hissedildiğini, nasıl algılandığını ve anlaşıldığını da içeren donanımını, sürekli aktif tutman gerektiğini de eklerdim.
Neleri gizlediğini, neleri bastırdığını, neleri öne çıkarıp, neyle suçlandığını, neyle suç ortaklığı yaptığını, şiirler şiiri olan senin, kendine sormanı, kendini yeniden yorumlamanı eklerdim.
Şiirini okurken (seni görmeden) , Leyla'ydın işte ve Leyla bana çok benziyordu. Kırılmış, dökülmüş, hak etmeyenlerce incitilmiş, küstürülmüş bir ben'di Leyla. Hemen oracıkta, o, turkuvaz kitabın içinde seviverdim O'nu.
ÖFKE
Uzatıyorum saçlarımı
Kulağımı küpeliyorum
Âşık oluyorum
Elli çıldırıyor
İçimdeki yirmibeşi gördükçe
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!