Derinlik İlkesi
Kalbimde çatlattığım çekirdeğin, biçime dönüşmesidir güzelliğin.
Kaç söz çeşitliliği, kaç ışık değişkenisin?
Sıfatladım.
Gözümle, elimle, tenimle, tinimle tanıdım.
Nasıl düşerim çukurdaysam? Umurumda değil düşme korkusu. Neden hala orman görür rüyalarında çöl köpekleri? Kızkardeşim kokuyor, tecavüz haberleri. Size de öylemi? Yalnızlığımı abarttıkça çoğalıyorum, ısıtıyor beni. Yalan bir çocukluk giyiniyorum, göyneğim oluyor. Havai’de saat kaç diyesim geliyor. Der miyim? Ben konuşurum senin yerine, bir büyü/k olarak. Büyümek istiyorum desem… Boşversene, gel öl benimle.
Okumak istiyorum. Kendimi seviyorum. Neyini seviyorsun, yalan artığı? Ama kızlar, kabakçiçeği gibi açılıyorlar. Tenis iyi kalça yapar…
Affedersiniz! Korkunun olmadığı bir yer arıyorum, ucuz yollu. Fakirden çalma. Öl gitsin…
Braille’de nasıl yazılır ölüm?
Hayat bana hep dişsiz bir kadın gibi gülüyor. Ama neden tükürüyor? Bentderesi’ndeki genelevde biri, çamaşır ipine asmış kendini. Gecelik sanmışlar, ya da tersi. Canın incir mi çekti koçum? Devrim, genel/evden başlamalı. Pis sömürücüler. Kimler? Sus! Biber sürerler. Akraba mıdır, insan sülalesiyle, biber sülalesi? Kıllaşma cin/sel/lik her şeyin özü.
Bir polis köpeğini işten atmışlar. Karıştırıyormuş, elmayla, elmas kokusunu.
KARIN ALTI KİR
Kimliği bozulmuş dünyada
Rastlamak istemiyorum adıma
Harfler, piyanonun tuşları olsaydı, nakarattan öte yol mu kalırdı?
Harf dışı tuşlarına dokunmak istiyorum evrenin. Deliksiz kaval, telsiz gitar, çerçevesiz resim, okursuz kitap istiyorum.
ANA
Anam değil bırakıp gidenlerin hiç biri de
Anamı hatırlatır
Ne çekip gidenler
Ne acı verenlerdir yalnızlıklarım
HECELER ARASI HAYSİYET
Sevmek diyordu ve duruyordu adam. Bir soru, düğümlüyordu kendini iki bulutun arasından. Ne bulutun karasına, ne güneşin sarısına, ne damlanın yarasına bakıyordu. Hiç içine girmediği bir kadının gözlerine akıyordu. Acıyan kalbine acı(ya) mıyordu. Ağlıyordu. Ağıtı şiire benziyordu.
Sevmek vicdanı silmektir
Dünü günü yarını ötelemek
Çiçeğe ve çocuğa gülümsemektir
Susmalar toplamışım, konuşmalar yerine, dilim yoksulluk. Açlığından kalbimin sabırsızlığı… Yaşantı dışarı, yıldızsaatlerimde, ka/na/yanlar insanlığıydı dünyamın. Kimsenin yerine koyamadım kendimi. Emdim acılarını yaralı kuşların ve yokuşların. Şehirde nelere çarpar, başakları okşayan rüzgâr? Kılıcı buldunuz da kalkanı buldum. Hangi utançtan ki saklanıyorum? Köyümden kovdunuz da yalanı buldum. Yılanı saklayan çayırlardan öğrendim de itiraflarımda gizledim yalanlarımı. Gülünç görünmenin utancını sakladım korkunçluğuma. Ne zaman aşağılamadınız ki hayat adına? Susmalar topluyorum dilim yoksulluk. Terk edişine ağlayarak sakladım, seni sevmediğimi. Hala kapanmadı vicdanımın hıçkırışları. Anılar çoktan bozuldu sevdiğim. Hala keşfedilemedi dündondurucuları.
14.09.2007 www.art-arinim.com
YAZAR MIYDIM?
Üç çocuk oynuyorlarmış anne.
Biri demiş ki diğerine; benim annem manken biliyor musun? Herkes tanır annemi.
Diğeri demiş ki; benim annem hem manken hem de şarkıcı, her gün televizyoncular gelir kapımıza.
Üçüncüsü ama benim annem beni seviyor demiş anne.
YAZDIRAN
Yaşıyorum, yazıyorum, çiziyorum,
kurcalıyorum kendimi.
Bir kuyu ki dün ve ötekiler,
taşlıyorum bağrımdan söküp.
Siyahın ah’ını, kırmızıya boyasam, anlar mısın yaralı olduğumu? “Domates bu pazar da pahalı, küresel ısınmadanmış, eisberg’in görünen yüzüymüş daha.” Değiştireceğim aklımın rengini ki ele veremeyecek beni, seni günahlarken. Hangi koku bastırır, kırık bir kalbin kırgın kokusunu? Terk edene benziyormuş/um.
30.09.2007
SEVİYORUM
Sevmek diyorum
Ve duruyorum
Bak iki bulutun arasına
Bir soru düğümlüyorum
Ne bulutun karasına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!