Meğer her ocak
insanın özünde saklıymış.
Bir kıvılcım gibi
kalbin en karanlık sığınağında
sessizce beklemiş.
Ne dışardaki rüzgâr,
ne başkasının parıltısı
sen harlamazsan
yanmaz hiçbir hayal,
hiçbir dua, hiçbir yürek.
Zamanla öğreniyor insan:
Ateş, bağırmakla değil,
susarak büyütülür.
Bir öfkeyle değil,
bir sabırla yanar hakikat.
Çünkü kor,
yanmayı göze alanın içinde
sır gibi saklanır.
Ve asıl sıcaklık
dışını değil,
içinde üşüyen ruhu ısıtandır.
Nice yürek
duman sanıp geçti közleri,
nice göz
küllere bakıp söndü sandı ocağı.
Oysa kül,
susarak taşır geride kalan narı.
Bil ki:
Küller konuşmaz,
ama gizler zamanı, sabrı, acıyı…
Ve bekler,
bir niyet, bir nefes,
bir "Ol" denilsin diye…
İşte o zaman,
yeniden yanar ocak.
Ve sen anlarsın:
Ateş, seni yakmak için değil,
kendinle karşılaşman için
karanlığına tutulmuş bir ışıktı.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 13:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!