İbretialem Şiiri - İlyas Kaplan

İlyas Kaplan
1434

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

İbretialem

Şu döne döne nevri şaşmış dünyada,
onunla birlikte dönen bir kent
ve o kentte de yerinde sayan bir mahalle vardı.
O mahallede ise birçok insan,
birçok dil, bir düzineden fazla dedikodu...

Ama bir tane kahvehane bulunurdu sadece
Bütün önemsiz meseleler ,
orada görüşülüp ,
mühim bir hâle bürünür
ve o dört duvar arasında kat kat büyüyerek
evlere yayılıverirdi.

Ne konuşulursa konuşulsun,
iki ayağı olan insanlar arkasını dönüp gidemezdi oradan.
Gitmezdi yani.
Öyle bir yerdi.
Hatta gelin, neleri işitip neleri yuttuğunu
köşedeki çay ocağına soralım, desem
ocağın fokur fokur kaynayan suyu
buz keserdi de
yine cevap veremezdi.

İlk defa Ahmet’ten bahsediyordu bu leylekler meclisi.
İlk defa; önemsiz kullardan biri olan Ahmet’ten bahsediyorlardı.
Simitçi Ahmet’ten.
Ahmet ise, mahallelinin çayını ve günahı kıtlayarak içtiği bu saatlerde,
sabaha ya kısmet deyip
çoktan yün yorganının altına girmişti.

Ahmet, adının, kahvehanenin tahtalarını gıcırdatmasından
tam bir hafta önce
her zamanki gibi yine
erken kalkmış ‘ya nasip’ kapısına sığınmıştı.
Günün ilk ışıklarıyla simit teknesini yüklenmiş,
yoluna koyulmuştu ,karısından helallik alıp.
Yolu, çalışmak yoluydu.
Bir sıraya koyardı ,yapacağı tüm işleri
Allah fırsat verirse de yapardı hepsini

Bir mesele vardı, günlerdir kafasında dolaşan
Oğlunun iki gün sonraki mezuniyetinde giyeceği,
henüz olmayan ceketini
bir türlü sıraya oturtamamıştı.
Aklından sildikçe tekrar yolunu kesiyordu bu meret.
Ne yapsa
ne etse diye düşünürken eli,
boynunda taşıdığı keseye gitti.

Kesenin içi kefeniyle doluydu.
Uzun uzun düşündü.
Sonunda, ya nasip, diyerek mahallenin terzisinin yolunu tuttu.
Gidip kefen parasını koydu masanın üstüne
ve bana astarsız bir ceket dikiver, dedi Ahmet.

Zaman geçmiş,
terzi ceketi dikmiş,
Ahmet de sırtına giyip oğlunun mezuniyetine gitmiş.
Sonraki günlerde ise ceketini üstünde
kefen niyetine taşımaya devam etmişti.
Ne olduysa ,
olanlar zaten bundan sonra olmuştu.

Ömründe kollarına gömlek dışında
başka bir şey geçirmemiş olan mahalleli,
ceketi Ahmet’e,
Ahmet’i cekete yakıştıramamıştı.
Ve artık kahvehanede çayın yanına
simitçinin ceketi söyleniyordu.

“Bir çay; Ahmet, ceket diktirmiş.
Bir çay daha; ceketine bir de astar ekletmiş.
Çayları tazele; hele bakın siz şu artiste,
bir de salına salına gezermiş mahallede.

” Dördüncü çay, beşinci çay derken...
Oyunlar bitip yeniden kurulurken...
Kış gelmiş, mahallenin üstüne bir bulut gibi çöküvermiş.
O kış, ölüm mahallede elini kolunu sallayarak dolaşırken
gelip bir yoksulun kapısının önünde durmuş.

O yoksul bizim Ahmet’ten başkasıydı.
Yeri, yurdu, kökü, kimsesi bilinmez bir garibandı.
Zatürreden öldü, dediler onun için.
Bütün mahalle bir araya geldi.
Şu garibin cenazesini kaldıralım, diye düşündüler.

Ne olduysa konu değişti.
Biri kredi borcundan,
biri çocuğunu evlendireceğinden,
biri aylardır işsiz olduğundan,
bir diğeri henüz yatırmadığı faturalarından,
ötekiler de başka şeylerden bahsetmeye başladı.

Onlar yakına dursun,
çoktan terzinin yolunu tutmuştu Ahmet.
Ertesi gün ,
garibanın cenaze namazı kılındıktan sonra ,
ahali yine kahvehaneye geçti.
İçeriden “Vah zavallı, ah yetim,
vay gitti daha gencecikti...”
diye yükselen ağıtlar,
terzi Mahmut’u görünce methiyelere evrildi.

“Vay ne iyi ettin Mahmut,
Allah razı olsun senden, ah ne büyük sevap...”
Terzi önce afalladı.
Ahalinin ortasına bir sandalye çekip oturdu sonra da.
Lafa girdi. “Yanlış anladınız ağalar,
bende para ne gezer.
Düneyin Ahmet Bey geldi dükkâna.
Ceketini çıkarıp elime verdi,
bunu al da on metre bez kes,
garibanın cenazesini kaldıralım, dedi.
Sonra da, ya nasip, deyip çıkıverdi.”

Hep bir ağızdan;
“Vaay, Ahmet Bey hakikatli adammış.” naraları yükseldi
Öyle ya, Ahmet hakikatli kullardan biri idi.
Üstelik artık ‘Bey’ idi.
Mahalleli ise o günden sonra
uzun bir sessizlik orucuna niyetlendi.

Bu vesileyle kahvehanenin duvarları
ilk defa camın kenarındaki radyoyu işitti.
Barış Manço, radyodan çıkıp
mahallenin sokakları arasında geziniyordu;

“...Sonunda herkes anladı,
ya nasip ya kısmeti
İbretiâlem oldu Ahmet Bey’in ceketi
Meğerse tüm keramet
ceketteymiş be Ahmet ”

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 4.12.2025 16:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!