Ben ne acılar ne çileler çektim sevgiden aşktan yana
Gülmedi feleğin sillesinde hayatın hiç bir zerresi bana
Yaslı bir geceydi sanki ömrümden düşen yalan yıllarım
Şimdi içimi parçalar mazimi kanatan sen dolu anlarım.
Aşka derman olmuş yağmurlar yıkar kalbimdeki acıları
Koskocaman bir şehirde yaşıyorum
Önümde alabildiğine uzanan
Uçsuz bucaksız caddelerinde
Çiçekleri açmadan ağaçların solduğu
Kahrından yalnızlaşan insanların
Mutsuzluktan mahvolduğu
Gerçek sandığım her şey aşksız masalmış meğer
Canım dediğim kalbin taştan farksızmış meğer
Sevdim sevildim sandım aşkı sen sanmıştım ben
Hâlbuki her şey bomboş sevdan yalanmış meğer.
Hayat dolu yıllarım aşksız sararıp soldu
Gerçekte gizemli bir hikâyedir suretin
Evrenin sedasında yankılanan sensin
Hücrelerimde albatros kanatları açılır
Sana muştular bırakarak kalbimde
Kelimelerde meydan savaşı var
Mısralarda aşka hançer olmuş duygular.
İçli bir keman gibi ruhumda inler gece
Dünya bir meyhanedir gönül meyden içince
Her nefesi su gibi kıymetlidir hayatın
Cananın bakışları seven kalbi delince.
Hepimiz Züleyha’yız Yusuf aşkıyla yanan
Uçurumdan düşüyordu gölgeleri
Gözlerini kapatan karanlıkları yararak
Geri dönüşümü olmayan uykularında
Karanlığı taşıyan adamların
Hiç haberleri olmadı yalan rüyalarından
Kim bilir hangi geceye sığınmıştı ruhları
Hangi mevsimin gülü hangi kalbin sesisin
Aşkla yanan gönlünde sen beni göreceksin
Sevdanın yollarında aşkın tatlı hüznüsün
Koklamaya kıyamam göğsümde açan gülsün.
Çölleri aşıp geldim gönlünün otağına
Hayatın bütün ipuçlarını bir bir birleştirdim
Gördüğüm gerçeklerin hepsinde ben seni buldum
Yürüdüm ıssız bir ormandan göveren ruhumla
Haykırdım duymadın bende kalan sessiz hatıralarından
Sırtımı döndüm ve koştum bu kentin çıkmaz sokaklarından
Hatırlamak istemiyorum maziyi ve sensizliğin acılarını
Eylemlerim niyetimle kamildir
Sana yaklaştıkça
Düşüncelerim esir kampında kıblemdir
İnsanlar aşktan uzaklaştıkça
Özde üşüyen alev titremektedir.
Aklımın kırıntılarını kurcalayan ayrıntıları gözden geçirince
Tanımlamaz oldu hiçbir duygu bizim sahiden yaşadığımızı
Hala neden okşar rüzgâr zaten dağınık olan saçlarımızı
Gündüzü karartan sessiz çan sesleri düşünce sayfalara
Dağların hücrelerini parçalar kayalarda mekanik manzara.
ve onlar hala
bir kartalın gözünden bakarlar hayata
mağrur ve kibirli
adalet onlar için sadece bir nalıncı keseri.
fakat;
elbet bir gün
sıra kendilerine gelince
zalimleri yakacaktır
ateş tene değince
BUNUN ÜSTÜNE SÖZ MÜ VAR.YÜREĞİNE SAĞLIK
Yalan söyleyen aynalardan
Saçına düşen aklara bakacaksın
Bir mum gibi eriyen gençliğinden
Geri gelmiyecek yarınlara dalacaksın.
SÜPERSİN ÜSTAD.HER ŞEY GÖNLÜNCE OLSUN