Bir mide ekşiliğine dönüşür
Söylenmeyen eksiklik…
Bir cenaze törenine
Söylediklerimizin fazlalıkları…
Gizli kapaklı bakardım önceleri sana
Televizyonlarda seni sevdiğimi söyleyebilirim şimdi
Aşkımız gonca henüz
Aşkımız ilkbaharda doğurgan bir tohum
Gencecik fidan gibi umutlarımız
Kurak geleceğimizin dilek ağaçlarına asılı…
Bak sen yoksun
Bu sefer de yoksun
Yine bir sandalye boş kalacak masamızda
Bir bağdaş boşluğu yer soframızda
Gökyüzünde bir bakımlık mavi
Sahipsiz kalacak!
Yitirildim
Kendi sevgimce aldatıldım
bir balıkçıyım ben
Oltama taktım kendimi…
Sen uyurken
Ben hiç uyumadım
Seni düşündüm
Seni özledim
Seni sevdim
Sen uyurken
Matlaşacağız bir gün
Kıyameti hep birden kutlayarak
Gireceğiz yılbaşına…
Hadi kadehler ayaklansın
Ölümün şerefine…
Hangi sözcük yere düşebilir?
Ve ben
Hangi sözcüğün serüvenini yazabilirim?
UMUT;
Düşebilir mi yere?
Yada düşse bile
Bir b.ka yaramaz
Bir antikliğin kalıntıları
Bir yürek portresindeki
Anıların kırıntıları…
Önce tabeladaki yazıyı okudum,sonra bastım çimene.
İşeyerek söndürdüm ortaçağın yangınlarını ve hep nedense boynu bükük çektiler çocukluğumun vesikalık fotoğraflarını…ceketim hep ilikliydi saygının huzurunda,malum bir şefkatti seccadem. Ben en çok o yönde dürüsttüm kendime,gündelik ibadetler gibi…
Önce tabeladaki yazıyı okudum, sonra bastım çimene.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!