Bir şiir var yazmak istediğim;
ve içine sığdırabileceğim bir hayat,
elleri,yüzü ve üstü çamura bulanmış çocuk
seksek oynayan saçları kırmızı kurdelalı kız,
sert bakışlı,düşünen güçlü adam babam,
annemin çeyiz sandığında naftalin kokusu...
Gökyüzünden bir yıldız seç
o yıldızı kulağıma fısılda
ama kimseler duymasın
gökyüzünden koparıp onu
boynuna takacağım,
gözlerinin gölgesinde kalsın diye....
Bu gün doğum günüm anne
yirmi yedi yıl geride kalmış
belki senin gözlerinde dün gibi,
belkide halen küçük bir çocuğum...
ilk ve tek erkek çocuğundum,
Bu sabah İstanbul ağlıyor,
sokakları ve caddelerinde
bir telaş karmaşası,bir koşuşturma,
kirlerinden arınıyor sanki İstanbul,
insanlar sığınmış üstü kapalı mekanlara,
rüzgar sinirli,rüzgar alıngan,
Bir gece düşün ki sabahı delicesine özleyen,
Ve bir Ateş düşün suya kavuşmak için yanan,
Düşlerin ve hayallerin gerçeğe olan özlemi,
Bir annenin çocuğuna olan büyük ve karşılıksız sevgisi...
Nankörce harcanan zamanmıydı yoksa yaşananlar mı..?
Ne gözyaşlarından geriye kalan bir nem var,
Ateş düşmüş eller yanar,
elin kıymeti,el ne anlar,
analar ağlar,babalar ağlar,
çocuğu olmayan ne anlar....
Ahmet'im Memed'im Yusuf'um
Hayatım satır aralarında yarım kaldı seninle,
tüm sahiplenmişliğimle yarınlarımızı hayal ederken,
yeni gün doğumlarına seninle uyanmak isterken
dikenli tellerin ardında bırakıldım tüm yalnızlığımla...
rüyalarımın vazgeçilmez düşü sen oluyordun her gece
Mutluluk oyunu oynarken hayatın baharında,
çocukluktan kalma hayallerimiz vardı bizim,
gerçekleşmesi zor olan ama imkansız olmayan,
sonra bir yağmur damlası düştü gökyüzünden,
ay ışığının deniz üzerindeki dansına eşlik etti,
dünyanın öbür ucunda bir bebek dünyaya gözlerini açtı,
Güneş yüzünü göstermeye başlamıştı alaca karanlıktan sonra bulutların arasından sıyrılıp güne bakan çiçeğine merhaba diyerek...Kuşların cıvıltısı gökyüzüne kurulmuş bir orkestranın en güzel melodisi olu veriyordu.ATeŞBeY penceresini aralıyıp karşısınnda duran eşşiz güzellikteki yeşille mavinin uyumunu seyrederken derin bir nefes alıyordu ömründen eksilen bir güne inat...Sevgisini ve aşkını sakladığı sandığa gözü ilişiyordu titreyerek elleri sandığın kilidine uzanıyordu bir kaç dakika öylece kaldı,gözlerinden boncuk boncuk yaşlar yanaklarına doğru hücum etmeye başlamıştı.ATeŞBeY sandığın kilidi yavaşça açtı ve sandığı aralarken çıkan gıcırtı sesi tüm odada yankılanırken naftalin kokusu buram buram kokmaya başlamıştı.Sandıkta camı çatlamış bir resim gözüktü uzun saçlarıyla,gökyüzünü andıran gözleriyle karşısında duran resimdeki aslında ömrünün yaşanmamış yarısıydı ATEŞBeY'in, sonra sandıkta mektuplar göründü,belkide yüzlerce kez okunmuş ama anlamını koruyamamış kaç kelime vardı bilmez...ATEŞBeY penceresinin önünde duran sandalyesine çöktü kaldı ve gökyüze doğru baktı,usuldan mırıldandı; Her şey yalan olsada Gökyüzü kadar maviydi düşlerim.....
14:00
27.05.2005
Saklayamadık özlemlerimizi;
gizlesekte bir çiçek tomucuğunda,
karınca yuvası sıcaklığında yaşananlar,
kara kışın ortasında,ayaza çekmişken tüm odalar,
perdeler çekilmiş,ışıklar söndürülmüş,
teninde inceden bir ürperti,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!