Loş köşesinde herhangi bir meyhanenin
Harap duvarlarında saklanan güzelim ezgi,
Maziden koşarak soluksuz düşe kalka
Gelip yankılanır duymayan kulaklarımda.
İnce sızı olur -Düşler Sokağı- kalbimde
Titretir yorgun gönlümün en ücra ucunu,
Önümüzde işte hayat; bir ucunu tutamadığımız,
Altın kâse içinde göz kamaştırarak bize sunulan
Pembe gül karası bir özgürlüktü tadı ekşi yavan.
Ellerimizle tohum ektik; dar sığlık kıraçlıklarda,
Beceriksizlik diz boyu süremedik taşlığı sabanla
Silik nesil hiç filizlenemezdi zaten çırpınmayla.
Miğferinde kan var sevgili düşman…
Daha dün ihtirasla sevgilini sarıyordu
Beni vuran, bedenimi parçalayan,
Başımı gövdemden ayıran ellerin…
Şefkatle okşardı çocuklarının başını,
Yürekli sevmelerin derin sıcaklığında.
Seviyorum seni
Dedi adam
Delicesine…
Delicesine tutkuyla
Delicesine sancıyla,
Ötelerden çağlayan
Bahar kadar güzeldin
Özgür bıraktığım yerde,
Bense en ucundaydım
Örselenmiş bir dalın.
Mırıldanırdım şarkıları
Kendimce durmadan,
Yazgısında saklı
Bir çocuğu sevmek
Ona oğlum demek
Kızım doyasıya…
Koynuna alıp
Başını okşamak
Yerlerin ve göklerin Rab’bi
On emri fısıldadı aniden
Sina’da sağır kulaklarımıza,
Musa Aleyhisselam ile
Tur Dağı’nda zamansız…
Bir… Rab’bin benim, seni
Aynı sokak lambasının ışığında derviş,
Solgun giysiyle duruyordu tek başına.
Bedeninde çarşaf ama ruhu çıplak
Ya da ruhu çarşafta bedeni çıplak.
Neylesin garip derviş, çözemedi sırrını
Hikmeti kafasında oluşan hafif çatlak.
Başını gökyüzüne kaldırdığında yalnızca
Kuşların kanat çırpışını hissetti kulakları,
Önünde yükselen duvarlara aldırmadan
Yürüdü kendini çağıran ışığa doğru.
Bir anda süzülüp duvarların arasından
Önünde uzanan kilometrelerce yeşilliğe
Biçildiği kadardır şu ömrün
Ne bir eksik ne de bir fazla
Acıların kalır bu dünyada
Birde o çok sevdiklerin…
Ağlayanlar feryatta ardından
Tanıtım yazınız çok güzel
Matem ... Yüreğinize sağlık
Şiire dönen kaleminiz herdaim var olsun.
Saygılarımla..