Yine sessiz sedasız gönül rehberim;
Karanlıklar içinde ışık ararım.
El ele tutuşup giderken günlerim;
Gönlümü hoş edecek maşuk ararım.
Ayrılık demlemişim tavşan kanında,
Altı koldan beslenirdi,
Tüm akarları birbirine bağlayan,
Dalgaları dağları yaralayan,
Gürül gürül akan,
Çağıl çağıl çağlayan,
Engin bir deryaydı deniz.
Gecenin bir yarısı arayıp,
Alo! Biz boğazda balık yiyoruz,
Siz ne yapıyorsunuz?
İnsana nispet yapar gibi.
Ne yapacağız ulan,
Dağları devirmeni istemedim,
İklimleri değiştir demedim,
Buruk bir sevgi gösterisi,
Kuru bir selâmını umdum.
Öyle ağdalı sözler sarf etme,
Seher yeli gibi ılık ılık yellenir,
Sevda olur, türkü okur dillerin,
Bir bakarsın ki etrafına;
Buzlar erimiş, çiğdemler açmış,
Gönlün gül bahçesine dönmüş,
Çıkarırsın üzerinden hüzün gömleğini,
Doldur ey saki! şu boş kadehleri,
Birlikte geçirelim şu boş saatleri,
Tahammülüm kalmadı beklemeye,
Boşa geçirmeyelim şu hoş saatleri.
Yine şıp şıp damlıyor, contası bozuk
musluk gibi burnumun çeşmesi.
Baş ağrısı, kırgınlık kalmıyor insanın
zerre kadar neşesi.
Aman Allah’ım! Kim bu adam?
Yılların yorgunluğu yüzüne vurmuş,
Benzi solmuş,
Saçlarına ak düşmüş,
Gözlerinin nuru kaybolmuş,
Donuk donuk bana bakan.
Gelecek endişesi sarınca benliğini,
Su yüzüne çıkardın, gerçek kimliğini,
Giyindirip ikisine görev önlüğünü,
Tutturmaya başladın meşhur günlüğünü.
Yalağınla salağını almışsın yanına,
Bir dilbere gönül verdim almadı,
Gönül benim, dilber sensin.
İster alır test edersin,
İster beni mest edersin.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!