Hava açıkken açarsın,
Bulut yok nereye kaçarsın,
Yağmurdan sonra oluşan,
Gökkuşağına benzersin.
Elle tutulmazsın,
Elimde bir demet aşk şulesiyle,
Kalbini derinden yakmaya geldim,
Gönül sofrasından tatmak bahanesiyle,
Sessizce yüreğine akmaya geldim.
Uyandırıp içindeki tutku devini,
Her saniye bir rakam atlasan,
Kâğıt kalem alıp hesaplasan,
Alt alta koysan; çarpsan, toplasan,
Yine de bir saniye yetmiyor.
Ömründe ne kadar yaşar insan,
Yeşili görmek mazi oldu gözlere,
Yeşil orman çok mu uzak bizlere?
İnsanoğlu layık bütün güzelliklere,
Renkler soldu, beyaz doldu yüzlere.
Ne bir ağaç diken var toprağa,
O sırma saçlar, o kara gözler,
O güzellik, o güzel sözler,
Beni benliğimle sana esir etti,
Sevgilim bu ayrılık canıma yetti.
Bir an olsun hayalimden çıkmıyorsun,
Şimdi gurup vakti, ufuk kan kırmızısı,
Yüzümde gurubun şavkı, altın sarısı,
Ama sen halâ ortalıklarda yoksun,
Alnımın yazısı, yalnızlığımın yarısı.
Kalabalığa karıştığımda, sen yoksun,
Gönül yarasının ilâcı sevgi,
İçmeyenler onun adını bilmez.
Bir an ayrı kalsa sararır rengi,
Çekmeyen hasretin tadını bilmez.
Güzellik sözdedir, gözde değişir,
Aşkın benim için solmayan bir gül,
Gönlüm gül dalında bir bülbül,
Şarkılar söylerim hep mahzun mahzun,
Belki bir gün beni anlarsın diye.
Binlerce ışık hızı uzaklıktan baktım,
Sütten çıkmış ak kaşık gibiydi yeryüzü;
Ne kanlı savaşlar olmuş aralarında,
Ne çarmıha gerilmişler inancı için,
Kara delikler olsa da yanı başlarında,
Kimseyi kör kuyuya atmamışlar,
Mevsimleri sana sakladım diye,
Geçmişi özlüyor sanma sevgilim,
Yıllar yılı gelmeni bekledim diye,
Adımı yad ile anma sevgilim.
Şapkamı önüme koydum dün gece,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!