Allah’ın selamı, yardımı ve nusreti üzerimize olsun.
Meleklerin ve diğer hamelelerin secde etmesi ve Şeytan’ın secde etmemesi, Adetullah açısından bu acize göre şöyle olsa gerektir:
Allah Âdem’e (as.) Kendi isimlerini, yani eşyanın hakikatini öğretmişti, melekler ve diğer hameleler bunları bilmiyordu, Âdem’in (as.) bunları bildiğini görünce secde ettiler.
Melekler ve hameleler yani zerrelerin secdesi ile anlatılmak istenen aslında onların Âdem’in (insana) hizmetine girmeleri demektir. Onlar “bir bir birler” şeklinde birleşerek birlikler ve o birlikler de daha üst birlikleri oluşturarak (kuarktan hücreye) , insan bedeninin meydana getirilmesinde birer cüz oldular.
Çünkü onlar Allah’ın bütün isimlerinin tecellisine mazhar olacak olan insan bedeninde, birer birer küreyvat-ı hamra (alyuvarlar) ve küreyvat-ı beyzaya (akyuvarlar) dönüşecek ve yükselerek kabe hükmündeki insan kalbini tavaf edecek ve yine yükselerek arş hükmündeki insan beyninde bilgiye (nura) dönüşerek miraçlarını tamamlayıp, oradan da Rabbin katına ulaşacaklardı.
Şeytan ise Allah’ın isimlerinin gölgelerini yani eşyanın hakikatinin yansımalarını biliyordu ve hakikat budur sanıyordu ve bu yüzden secde etmedi. Bu bir başka açıdan marifette takılıp kalma idi. Şeytan varlığa mana-i ismi ile bakıyordu, mana-i harfi ile bakmayı bilmiyordu veya unutmuştu.
Çünkü Şeytan secde etmemesinin nedenini: “Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm” demişti. Hâlbuki ateşe ve çamura mana-i harfi ile bakarsak; ateşte Allah’ın birkaç isim ve sıfatlarının tecellisi görülür, fakat çamurda ise bütün isim ve sıfatlarının tecellileri görülebilir. Ama her ikisine de mana-i ismi ile bakarsak; sadece bu tecellilerin gölgeleri görülür yani madde (eşya) görülür ve dolayısıyla madde olarak ateş çamurdan daha üstün ve güzel görünür, balçık ise pis görünür.
Bir esere mana-i ismiyle bakıldığı zaman ne o eserin hakikati ve ne de o eseri meydana getiren san’atkar görülemez. Ancak o eserin dış görünüşü görünüp; “ne güzeldir” denilerek o eserin kendiliğinden meydana gelmiş olduğu vurgulanır. Oysaki o esere mana-i harfi ile bakılır ise; o eserin hem hakikati ve hemde o eserin ustası görülür. O takdirde o eser için, “ne güzel yapılmıştır” denilir.
İşte bu yüzdendir ki Şeytan marifette saplanıp kaldı, Allah da onun marifetinden daha üstün bir marifetle, yani eşyanın hakikati ile onu secde ettirmeyi Âdem’e (as.) bıraktı. Dolayısı ile onun marifetten çıkarak müslüman olmasına ve muhabbete yönelmesine ihvanu’l-Muhammedin olarak, Allah’ın izni ile bizler başaracağız.
Peygamberimiz: “Benim şeytanım müslüman (teslim) oldu” yani secde etti demiştir.
Üstad Bediüzzaman ise: Şeytanını Risale-i Nurlar ile ilzam ederek (susturarak) teslim almıştır:
“Hem nefsin inatçılığından korkma! Çünkü benim inatçı, zorba ve asi nefs-i emmarem, şu risalelerin içindeki hakikatlerin ezici kuvveti altında zelilane teslim oldu, boyun eğdi. Hatta şeytan-ı racimim dahi susmaya mecbur kalarak susturulup teslim-i silah etti. Sen ise; kim olursan ol, ne nefsin benimkinden daha azgın, daha asidir; ne de şeytanın şeytanımdan daha azgın ve daha eşkiyadır.” (Mesnevi-i Nuriye, Mukaddime.)
Sevgili Allah’ım en doğrusunu Sen bilirsin.
“Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.”
Ey Sevgili Allah’ım! Bize, nefsimizi ıslah edip şeytanımızı teslim almakta yardım et ve bizi Sana ulaşanlardan eyle…Amin.
Allah’a emanet olun.
26. Eylül. 2005 – İzmir
Ali OskanKayıt Tarihi : 8.2.2009 05:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çok güzel ve verimli bir paylaşımdı. Teşekkür ve tebriklerimle. +10
Peygamberimiz: “Benim şeytanım müslüman (teslim) oldu” yani secde etti demiştir.
Üstad Bediüzzaman ise: Şeytanını Risale-i Nurlar ile ilzam ederek (susturarak) teslim almıştır:
“Hem nefsin inatçılığından korkma! Çünkü benim inatçı, zorba ve asi nefs-i emmarem, şu risalelerin içindeki hakikatlerin ezici kuvveti altında zelilane teslim oldu, boyun eğdi. Hatta şeytan-ı racimim dahi susmaya mecbur kalarak susturulup teslim-i silah etti. Sen ise; kim olursan ol, ne nefsin benimkinden daha azgın, daha asidir; ne de şeytanın şeytanımdan daha azgın ve daha eşkiyadır.” (Mesnevi-i Nuriye, Mukaddime.)
Sevgili Allah’ım en doğrusunu Sen bilirsin.
“Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.”
Ey Sevgili Allah’ım! Bize, nefsimizi ıslah edip şeytanımızı teslim almakta yardım et ve bizi Sana ulaşanlardan eyle…Amin.
Allah’a emanet olun.
26. Eylül. 2005 – İzmir
Ali Oskan
üstadım ;
çalışmanızı beğenerek okudum..
kutlarım saygın kaleminizi ve sevgi dolu yüreğinizi...tam puan 10...akçaydan selam ve saygılarımla...sevgiyle ve şiirle kalın..ibrahim yılmaz..
şeytanımızı teslim almakta yardım et ve bizi
Sana ulaşanlardan eyle…Amin.
Ne çok kadar ihtiyacımız var bu duaya...
Selamlarımla
TÜM YORUMLAR (6)