Allah’ın selam, sevgi ve merhameti, ebedi ve daimi üzerinize olsun.
İslam dininde iman sahiplerinin istek, çaba ve amellerine göre çeşitli meslekler vardır ve bu meslekler de kendi içlerinde farklı mertebelere ayrılırlar. Bu meslekler altı tanedir ve biz başlıca bu altı mesleği izah etmeye çalışacağız inşallah, bunlar:
1) Takva Sahibi: Muttaki Abidler: Ateşten kurtulmak için ibadet ederler.
2) Salah Sahibi: Salih Abidler: Cennete ulaşmak için ibadet ederler.
3) İlim Sahibi: Âlimler: Saadet-i Ebediye ulaşmak için ilim ve ibadet ederler.
4) İrfan Sahibi: Arifler: Rıza-i İlahiyeye ulaşmak için marifet-i İlahiye ve ibadet ederler.
5) Muhabbet Sahibi: Âşıklar: Rüyet-i İlahiye kavuşmak için aşk-ı İlahiye ve ibadet ederler.
6) Sır Sahibi: Vakıflar: Zat-ı İlahiyeye kavuşmak için kendinde hiçliğe ulaşır ve ibadet ederler.
Bu altı meslek sahiplerinin her birinin anlayışları, Allah’ı nasıl bir varlık olarak algıladıkları ve tevhid mertebeleri ile Allah’a ulaşma aşamalarını da biraz açmaya çalışalım inşallah.
1) Takva sahibi olan günümüzdeki “muttaki abidler” bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Cehennemden kurtulmak için yaparlar. Onların, Allah’ı nasıl bir varlık olarak tanıdıklarına dair bir fikir sahibi olabilmek için, sadece Hegel’in Yahudiler için söylediği şu söz bile kafi gelebilir:
“Tarih boyunca, özellikle Yahudiler Allah’ı Kahhar ve Cebbar bir kral olarak algılamışlardır.”
Fakat, Hegel’in Yahudiler için söylediği bu sözün anlamı Müslümanların takva sahipleri için sadece bir fikir verebilir, yoksa Müslümanların takva sahipleri için dar kalır ve sanki Yahudilere benzemiş gibi olurlar. Bu nedenle bu sözün anlamını biraz daha genişletmemiz ve elbette ki; onların iman yönünden Yahudilerden farklı olarak, en azından meslek yönünden de olsa tevhid sahibi birer Müslüman olduklarını da, burada belirtmemiz gerekir.
Onların farkları Allah’ı genellikle, Allah’ın Celal sıfatından gelen Kahhar ve Cebbar sıfatları dâhil olmak üzere, Celal sıfatından gelen diğer Celil isimleri ile tanımalarıdır ve tevhid seviyeleri de; Allah’ı, sadece bu sıfatlarla tecelli ediyor olduğunu sanmaları nedeniyle, en alt seviyelerdedir.
Asıl takva ise, Allah'a itaat etmektir ve dolayısı ile asıl takva sahipleri de Allah'a itaat edenlerdir.
2) Salah sahibi olan “salih abidler” de bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Cennete kavuşmak maksadı ile yaparlar ve var güçleri ile ona ulaşma istek, çaba ve amelleri içinde bulunurlar, Allah’ı öncekilere benzer bir şekilde tanır ve öyle tecelli ettiğini sanırlar. Bunlar da Allah’tan korku (haşyetullah) duyarlar, fakat bunların korkuları saygı iledir yani, haşyetullahtır.
Onlar, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir kısmını tanıyıp ve tanıyabildikleri o isim ve sıfatlarından başka isim ve sıfatları olmadığını sandıkları için de, beşinci seviyeden bir tevhide mazhar olurlar.
((Abid: Çok ibadet eden kimse; ilim, irfan ve hikmetsiz, sevgisiz ve aşksız sadece ibadetle Allah’tan uzaklaşmamaya (Cehennemden kurtulmaya) veya Allah’a yakın olmaya (Cennete ulaşmaya) çalışan kimsedir.))
Bir Hadis-i Şerif meali: “Âlimin abide üstünlüğü, benim, sizden en alt seviyede olan bir müslümana olan üstünlüğüm gibidir.”
3) İlim sahibi olan “âlimler” ise, bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Saadet-i Ebediye ulaşmak için yaparlar. Onların amelleri adeta; Allah Resulü’nün (asm.) : “Peygamberlerin varisleri âlimlerdir” sözünün yankısıdır.
Onlar Allah’ın isim ve sıfatlarının zahiri yönünü öğrenip ilmederler ve tabir caizse dördüncü seviyeden bir tevhide ulaşırlar.
4) İrfan sahipleri olan “arifler” bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Allah rızasına (rıza-i İlahiyeye) kavuşmak için yaparlar. Onlar, Allah’ı tanıma istek, çaba ve amelleri içinde bulunurlar. İrfan sahipleri Allah’ın isim ve sıfatlarının zahiri ve batıni yönünü öğrenip ilm ve idrak ederler ve üçüncü seviyeden bir tevhide ulaşırlar.
5) Muhabbet sahibi olan “âşıklar” bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Allah’ı görmek (rüyet-i İlahiye) için yaparlar. Onların yolu, aşk yoludur. Onlar, Allah’ı daima görmek isteği, gayreti ve amelleri içinde bulunurlar.
Onlar için Allah’ın cemali ve celali olmak üzere iki türlü sıfatları yoktur, Allah’ın bütün sıfatlarını cemali olarak görürler ve Allah onlara cemali sıfatları ile de muamelede bulunsa, celali sıfatları ile de muamelede bulunsa onlar için fark etmez. Çünkü, onlara göre Allah’ın kahrı da hoştur, lütfu da. Nasıl ki; insani bir sevgilinin kahrı kalplerde gül bitirir, aynen öyle de; En Büyük Sevgilinin kahrı da kalpleri nur eyler. Ve yine nasıl ki; şefkatli bir annenin tokadı, yolunu şaşıran yavrusunun yolunu gösteren ışık olur, aynen onun gibi; Sevgili Rabbin tokadı da, yönünü kaybeden kalbin göz bebeğinde nur olur.
Âşıklar ise; Allah’ın isim ve sıfatlarını her yönüyle öğrenip, ilmedip, idrak ettikten sonra kendilerinde tecrübe ederler ve ikinci seviyeden bir tevhide ulaşırlar.
6) Sır sahibi olan “vakıflar” bütün ibadet, hayır ve hasenatlarını Zat-ı İlahiyeye ulaşmak için yaparlar ve Zat-ı İlahiyeye (Allah’ın Zatı’na) ulaşmak için bütün latifelerini kullanma istek ve çabası içinde bulunurlar. Bunların yolu, şevk yoludur. Vakıflar Allah’ın isim ve sıfatlarını her yönüyle yaşayıp meslek haline getirirler ve birinci seviyeden bir tevhide ulaşırlar.
Onlar artık Allah’ın Zat’ında fena olmuşlar ve Allah ahlakıyla ahlaklanmışlardır.
Her yoldan birer meslek meydana çıkabileceğine göre; o halde bu güne kadar pek çok meslekler meydana gelmiştir. Yukarıda, yazıya başlarken de bahsettiğimiz gibi; belki sayısız olan bu meslekleri altı kategoride ifade etmeye çalıştık.
“Kur’an-ı Kerim’in belki her bir ayetinden, Allah’a giden birden fazla yol vardır.” denmiştir. Evet, bu doğrudur, yalnız bu yollar bu altı meslek içinde toplanır. Bu altı meslek de üç ana başlık altında toplanır; ilk ikisi avam, sonraki ikisi; havas, en sondaki ikisi de; havassu’l-havastır. Şimdi bu altı mesleğin kendi içlerindeki mertebelerin bazılarına geçelim inşallah:
Muttakilerde takriben beş mertebe vardır: Birincisi; aşağıya düşer orada kalır. İkincisi; aşağıya düşer, tekrar yerine çıkar. Üçüncüsü; ne düşer, ne çıkar, yerinde sabit kalır. Dördüncüsü; yukarıya çıkar tekrar yerine düşer. Beşincisi; yukarıya çıkar ve oradan da en üst mesleğe kadar çıkanlar olabilir. Düşüp çıkmalar yıllarla ifade edilebilecek kadar uzun olabilir.
Salihler de aynen böyledir, farkları; düştüğü alt meslekten (muttaki) de daha aşağıya düşenler olabilir.
Âlimler için de durum aynıdır, farkları; düşüp çıkmalar veya çıkıp düşmeler üsttekilere nazaran daha kısadır, aylarla ifade edilebilir.
Ariflerde de durum pek farklı değildir; düşüp çıkmalar veya çıkıp düşmeler haftalarla ifade edilebilir.
Âşıklarda durum biraz farklıdır: Onlar, aşk mesleğinden aşağıya düşmezler, Sevgiliden ayrı kalmak vardır, tekrar beraber olması günlerle ifade edilebilir. Onlar genellikle bir gün Sevgili ile olurlar, bir gün Sevgiliden ayrı kalırlar fakat âşıklar şımarıklık yaparlarsa, o takdirde aylar süren ayrılıklar devreye girebilir.
Vakıflarda ise; bazı zayıf anlarında gaflet basması nedeniyle durağanlık yaşanabilir. Saatlerle ifade edilen günlük veya birkaç saatlik durağanlıklar olağandır ancak, olağan olmayan günler, haftalar ve hatta aylar süren durağanlıklar da yaşanabilir.
Ey yüce Rabbimiz! Lütfen bizi vakıf olan kulların ile haşreyle. Âmin, âmin, âmin.
En doğrusunu Allah bilir.
“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın” (Bakara: 32)
(2. Ekim. 2008 – İzmir)
Allah’a emanet olun.
Ali OskanKayıt Tarihi : 8.12.2008 05:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)