İ - (Düz Yazı) Allah’a Giden Bir Yol: T ...

Ali Oskan
302

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

İ - (Düz Yazı) Allah’a Giden Bir Yol: Tevhid-i Azam: Aşk-ı İlahi

Allah’ın selamı, sevgisi ve şefkati üzerinize olsun.

“Demek ‘et turuku illalah bi adedi enfasi’l-halaik’ (Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri adedincedir) hakikattir, mübalağa değil; belki noksandır.” (1)

denmiş, evet öyledir, muhakkak hepsi de iyi, güzel ve doğru yollardır fakat, bu yolların içinde en iyisi, en güzeli ve en doğrusu tevhiddir.

Fakat, tevhidden önce ise İman-ı Billah (Allah’a İman) gereklidir, o da iki çeşittir: Biri; İmanı-ı Taklidi, diğeri; İman-ı Tahkiki.

İman-ı Taklidi: Taklidi İman; duyduğu kadarıyla “Allah vardır” diyerek inanmaktır.

İman-ı Tahkiki: Tahkiki İman ise; Allah’ı araştırarak ve en azından Allah’ı Zati, Subuti ve Fiili sıfatları ile ve Allah hakkında vacip, muhal (imkansız) ve mümkün (olabilir) olan bütün sıfatlarını tam bilmek ve inanmaktır.

Tevhid de iki çeşittir: Biri; Tevhid-i Amiyane, diğeri; Tevhid-i Hakikidir.

Tevhid-i Amiyane: Bayağı, sıradan tevhid, veya toptan tevhid veya avami tevhid de denilen tevhid şeklidir ki; adından da anlaşılacağı üzerine Allah’ı toptan birlemektir: “Her şeyi Allah halketmiştir” ve “Her şeyin sahibi Allah’tır” diyerek inanmaktır.

Tevhid-i Hakiki: Hakiki tevhiddir, Allah’ı fiilleri, isimleri, sıfatları ve şuunatıyla (yetenek ve kabiliyetleri ile) tanıyıp birlemektir.

Tevhid-i Hakiki yani, hakiki tevhidin belki sayısız mertebeleri vardır. En alt mertebesi Tevhid-i Asgar, en üst mertebesi ise Tevhid-i Azam'dır.

Tevhid-i Asgar yani, En Küçük Tevhid Allah’ı başlıca tanınmış isimleriyle tanıyıp birlemektir.

Tevhid-i Azam yani, En Büyük Tevhid ise; Allah’ı bütün fiilleri, isimleri, sıfatları ve şuunatıyla (yetenek ve kabiliyetleriyle) tanımak, inanmak, sevmek ve birlemektir.

Tevhide ulaşabilmek için: Biri: Mehafetullah (Allah Korkusu) , diğeri: Muhabbetullah (Allah Sevgisi) olmak üzere iki zıt kutuplu uç anlayış olmakla beraber, bu iki anlayış arasında ve dışında da pek çok anlayışlar vardır. Ancak acizane ben en çok tercih edilen bu iki uç anlayışı bahis konusu ettim, çünkü bu anlayışların; birincisi genellikle hemen hiç derinlikli düşünmeyen insanların, ikincisi ise alabildiğine derinlikli düşünen insanların tercih ettikleri anlayışlardı.

Ayrıca birinci anlayışta olanların Allah’ı salt korkulacak bir varlık olarak algılamaları, kendilerinin farkında olamadıkları, fakat Allah’a eksiklik ve noksanlık izafe edecek korkunç bir anlayıştır. Allah’ın Cemal sıfatından gelen sıfatları lütuf, Celal sıfatından gelen sıfatları ise kahır içeriklidir, yalnız Cemal sıfatından gelen sıfatlar Celal sıfatından gelenlere hem baskındır, hem de daha fazladır. Yani, Allah’ın korkulacak yönü de vardır, sevilecek yönü de, kahrı da vardır, lütfu da. Sevgili Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur: “Rahmetim gazabımı geçmiştir.” Bununla beraber Allah’tan korkması gerekenler de bellidir, korkmaması gerekenler de bellidir. Allah’ı tanımak, Allah’ı sevmek, Allah’a ulaşmak, Allah’ta var olmak için yola çıkmış ve bütün isteği, gayreti ve çabası bunlar olanlar Allah’tan neden korksunlar ki?

Mehafetullah:

Mehafetullah (Allah Korkusu) Takvallah da denilen bu anlayış, takva (korkma, sakınma) ile tevhid mertebelerinde yükselmeyi tercih etmektir, kullandığı akıldır ve ilim yolu ile gider ve bu meslek sahibine “Muttaki” denir. Korku anlayışı, akıl aleti ve ilim yolu ile tevhid mertebelerinde yükselmek ve hatta yükseldiği her hangi bir mertebeyi son nefese kadar muhafaza etmek bile, çok zor bir iştir. Örneğin:

Anlayış Yönünden Takva-ı İlahi:

Muttaki yaşam süresi içinde, her hangi bir büyük korku ile yüz yüze geldiğinde, bu korku Allah korkusunu bastırabilir çünkü, Allah korkusu genellikle yüz yüze gelinmeyen ve bire bir yaşanmayan bir korkudur.

Alet Yönünden Takva-ı İlahi:

Muttakiyi yaşam süresi içinde, kendinden daha akıllı ve zeki bir münafık veya müşrik karşısına çıksa, onu yolundan döndürebilir veya şüpheye düşürebilir veyahut ta en azından akli melekelerini yaralayabilir ve aklı onun şeytanı olabilir.

İlim Yönünden Takva-ı İlahi:

Muttaki yaşam süresi içinde, kendinden daha bilgili bir ateist karşısına çıkıp onu ilzam etse, bu kez o ana kadar bütün öğrenip bildiklerinden şüpheye düşer ve başladığı yere geri dönebilir ve hatta inancını bile yitirebilir.

Elbette ki sevgi ile tabi oluş, en mükemmel kulluktur, nasıl ki bir öğrenci çekindiği, korktuğu (saygı ile de olsa) öğretmeninin sözünü istemeyerek yerine getirir, isteyerek yapsa da yarım yamalak yapar. Buna karşın sevdiği öğretmenin sözünü ise canı gönülden yapar, hem de tam ve eksiksiz yapmaya çalışır. Öğretmeni canını istese belki canını bile verir.

Muhabbetullah:

Muhabbetullah (Allah Sevgisi) anlayışı ise; Allah’a aşk ve şevk ile tevhid mertebelerinde yükselmeyi tercih eder, kullandığı hem akıldır, hem kalptir, ilim, irfan ve hikmet yolu ile gider ve bu meslek sahibine de aşık denir, o daimi olarak (sürekli) marifetullahtadır (hayatı boyunca Allah’ı tanımak çabası içindedir) .

Anlayış Yönünden Aşk-ı İlahi:

Bütün varlıklar korktukları varlıklardan uzaklaşırlar, sevdikleri varlıklara yaklaşırlar, hele hele aşık oldukları varlıklara koşarlar; sevdikleri varlıkların belki her istediklerini yaparlar fakat, aşık oldukları varlıkların isteklerini ölüm pahasına da olsa gerçekleştirmeye çalışırlar. İşte aynen öyle de; Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah aşkı da olsa bunlar gibidir. Üstelik korku ve sevgi genel, aşk ise özeldir, korku ve sevgi zamanla dejenere olabilir, aşk ise olmaz. Bu sebeplerle, Allah aşığı ömür boyunca Allah’ı tanımaya yönelir ve çaba sarfeder, bu çabası da onu tevhid mertebelerinde yükseltir ve hiçbir sebep onu yolundan döndürüp bu çabasından vazgeçiremez.

Alet Yönünden Aşk-ı İlahi:

Her hangi bir yere gidişte; akıl yolu seçer, kalp onu tasdik eder, ruh yürüyüş emrini verir, nefis emri yerine getirir yani, insanın tüm kuvve ve hassaları tevhid edip birleşerek bir hedefe yoğunlaşırsa ve bir bütün olup öylece yola koyulursa, o yol ona seyran olur. Ve hem de kolay, zevkli ve çabuk bir şekilde hedefe varır. İşte aynen onun gibi; aşık, aklıyla güzeli seçer, kalbiyle güzele aşık olur, ruhuyla o aşkta karar kılar, nefsiyle sevgiliye ulaşmaya koşar ve visali de göz açıp kapama kadar kısa olabilir. Ve böylece, kendini tevhidin zirvesinde bularak müşahedetullah boyutuna geçebilir.

İlim Yönünden Aşk-ı İlahi:

Aşık aklıyla Allah’ın isimlerini öğrenip ilim, kalbiyle o isimlerin manalarını idrak ederek irfan sahibi olur, akıl ve kalbini birleştirip (tevhid ederek) o isimlerin tecelli edişlerine (görünümlerine) vakıf olarak hikmet sahibi olur ve ondan sonra da ruhu ile Allah’ın isimlerinin sonsuz tecellilerine (görünümlerine) şahit olarak sır sahibi olur. Ve böylece, bu ilimlerle tevhidin en yüksek mertebesine kadar çıkıp, rüyetullaha mazhar olarak zevk edebilir.

Buraya kadar, “Allah’a Ulaşma Yolları” içinde, en iyi, en güzel ve en doğrusunun tevhid olduğunu, tevhide veya tevhidin en yüksek derecesine ulaşmanın da en iyi, en güzel, en doğru, en hızlı ve en sağlıklı anlayışının da Allah’a aşk ve veya Allah’a şevk olduğunu ifade etmeye çalıştım. Bunun Risale-i Nur’da da pek çok örnekleri vardır, yeterli olacağını düşünerek buraya Allah'ın izniyle birkaç tanesini ilave etmekle yetiniyorum:

“Eğilimin iki katı olan arzu ve onun iki katı olan özlem ve onun iki katı olan >, onu daima Sonsuz Haşmet Sahibi Allah’ı tanımaya sevk eder,” (2)

“İnsanoğlu, fıtraten, şu kâinatın Hâlıkına karşı sınırsız bir muhabbet üzerine yaratılmıştır. Çünkü insanın fıtratında cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle taparcasına bir sevgi ve ihsana karşı sevmek vardır. Cemal ve kemal ve ihsan derecelerine göre o muhabbet çoğalır, > en son derecesine kadar gider.

Hem bu küçük insanın küçücük kalbinde kâinat kadar bir > yerleşir. Evet, kalbin mercimek kadar bir sandukçası olan hafıza kuvveti, bir kütüphane hükmünde binler kitap kadar yazı, içinde yazılması gösteriyor ki, insan kalbi, kâinatı içine alabilir ve o kadar muhabbet taşıyabilir.” (3)

“İkinci Nükte: İnsan cinsinde, özellikle yüksek tabakasında, meslekleri ayrı ayrı sayısız kişilerde, gayet esaslı bir surette bulunan şiddetli bir > ve kuvvetli bir, Rabb olan Allah’a muhabbet, hazırlanmadan benzersiz bir güzel yüze işaret, belki şehadet eder.

Evet, böyle bir > öyle bir güzel yüze bakar, gerektirir ve öyle bir muhabbet böyle bir güzellik ister. Belki bütün mevcudatta hal diliyle ve söz diliyle edilen genel hamd ve senâlar, o ezelî güzelliğe bakıyor, gidiyor. Belki Şems-i Tebrizî gibi bir kısım âşıkların nazarında, bütün kâinatta bulunan umum >, kendinden geçmeler (cezbeler) , çekicilikler (câzibeler) , çekici (câzibedar) hakikatler, ezelî ve ebedî bir çekici hakikate işaretlerdir. Ve yıldızları ve bütün varlıkları Mevlevî-misal pervane gibi raks ve semaa kaldıran kendinden geçercesine harekât ve deveran, o çekici hakikatin kutsal güzel yüzünün hükümdârâ yakışır bir vaziyette görünmesi karşısında > ve o göreve uygun bir karşılıktır.” (4)

Allah’ım bizlere de Sana aşkı ve şevki nasip eyle, amin.

Alemlerin Rabbi olan yüce Allah’ım, en doğrusunu Sen bilirsin, eksiklik, noksanlık ve yanlışlarımızdan, aczimiz ve fakrımızdan Sana kainatın kuarkları adedince tevbeler olsun, bizleri affeyle, bağışla. Amin, amin, amin.

“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın” (Bakara: 32)

Alemlerin Rabbi Olan Ey Yüce Rabbimiz! Sensin Habib, Sensin Vedud, Sensin Alim, Sensin Maruf, Sensin Latif, Sensin Hakim ne olur bizi, tevhidin zirvesine çıkart ve öylece son nefesimizi vermeyi lütfedip nasip eyle. Amin, amin, amin.

Alıntılar:

(1) Mesnevi-i Nuriye, Nokta.
(2) Mesnevi-i Nuriye, Nokta, 214, 215.
(3) Lem'alar, On Birinci Lem’a, 62.
(4) Şualar, Dördüncü Şua.

(24. Eylül. 2008 – İzmir)

Allah’a emanet olun.

Ali Oskan
Kayıt Tarihi : 29.10.2008 03:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem

    İnsan sevdiğinden korkar mı.?

    İster Celal İster cemal., Yarimden gelsin de, ne gelirse gelsin. Canım başım üstüne............. Cehalet korkar onun korkusuda bilmediğinden, dolayısıyla cahilin imanı olmaz da denebilir......

    Muhabbetullah ise sizinde söylediğiniz gibi aşk gerektirir, aşk denen şey de gönlün fiilidir.........

    Nefis uyanıksa gönül uykudadır, nefsini uyutup gönlünü uyandıranların keyfiyetidir Muhabbetullah.
    İşte öyle kullar için korku yotur....

    Yüreğine sağlık dost, emek verilmiş çalışman bizim dilimizi çözdü....

    Saygılar muhabbetler

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik

    bu güzel yazilariniz icin bir blog acin kendinize(blogunuz var mi yok mu bilmiyorum ama)ve daha fazla okuyucuya böylece ulasabilir(arama mototlarinda)ve yararli olabilirsiniz!
    selam-sevgi-saygi ile

    Cevap Yaz
  • Ayşe Hazan Aydın
    Ayşe Hazan Aydın

    selamun aleyküm efendim...
    paylaşım için teşekkürler..
    Rabbim her zerremizi Rabbimle tanışmayı ve yaratılış gayesine uygun amelle donatsın....
    Rabbim hepimize tevhid_i hakikiyi ihsan etsin...

    Cevap Yaz
  • Gürsel Pal
    Gürsel Pal

    Değerli paylaşımlarınız ve yazılarınız için teşekkür ederim.
    Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Abdulhalim İpek
    Abdulhalim İpek

    'Alemlerin Rabbi Olan Ey Yüce Rabbimiz! Sensin Habib, Sensin Vedud, Sensin Alim, Sensin Maruf, Sensin Latif, Sensin Hakim ne olur bize, tevhidin zirvesine çıkart ve öylece son nefesimizi vermeyi lütfedip nasip eyle. Amin, amin, amin. 'Yüce Allah her şeyi gönlünüze göre nasip eylesin...'Mevlam ne eylerse güzel eyler'

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Ali Oskan