Hüzünlü Bir Olay Şiiri - Sevinç Kavuk

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Hüzünlü Bir Olay

Sekiz askerimin birileriyle kaybı daha bütün detayını anlatıyordu birilerince de geri getirileceğini... yavrularımız sağ, bu önemli... lakin, ABD,AB övgüsü açıklıyor yüreklerinin nerede bir ortaklığıyla acizliği titrediğini... nerede yaratırsan Terör, o Terörün kim olduğuna aynasını yansıtan da bir açıklama olduğu özellikleriyle elbette hüzünlü bir olay... Bir ülkeyi acıtmaya seçilen bu yol edepsizliğine susmayacak vicdanlar, vaz geçin bu iki yüzlülükte bir amaç güdümünden şekliyle resimlenilen bir sözde iyimserlik taslanmaya... Bu resmi görmeye insanlık çirkin diyor, o resmi suratlanmanın nesi güzel peki? Bebeklerin katliamını da mı unutalım? …

Tarih, uygarlığı sığdırıyor sadece içine. Uygarlık, bir birliği bütünlüğe yücelten insanlık yaşamını doğaya uyarlamak saygısı ise, ayrışıp çatışmak efeleği taslanmayla sevgi nerede yaşam bulabilecek peki? İnsanların bu güç taslama edepsizliğinde toprak, hayvan, hava, su bir doğa bütünlüğü ile canlı varlıkları yaşatmak için doğal varlığını koruyorken, hep yaşam dileniyor bizden, haklarını kim savunabilecek peki? Anan sarı, baban beyaz, dayın akıllı, ağan sulandırıcı gibi say sayabilmeyi beceri diye saldırmaya haklandırdığın cüret sefilliğini… bu ne biçim insan varlığı anlayışı? Anayı babadan ayırabiliriz, boşanma davası deniyor buna… vatanı ayırmak diye, ananın karnındaki çocuğu söküp kaçırmak tek yoludur bunun… vahşet karanlık, küfür de örtmek demekmiş. Bugün öğrendim bu terimlerin aslının eskiden böyle açımlandığını –belki de Arapça böyle anlam içeriyor, tam dinleyemedim, yorgundum. Belki de o an aklımdan bir olgu kutsallığının hüzünlü bir olay haline geçiş diye anlam tuhaflığı geçiyordu: Ananın karnında bebek karanlıkta diye mi vahşete başvurmalı, bedeninde bebeğini örttüğü için mi anaya küfür edilmeli?

Ne cumhur, ne o üretimli milletvekiller, niye hiç ne konuşulacağını bilmiyorlar? Utanç ne demek? Mecliste olmak, oy paylaşımları mı, pazarlaması mı, ne ise bu durum, zaten büsbütün utanç... Hem suçlu hem güçlü ihtirası bitse de birazcık hanımefendi beyefendice düşünmeye vakit denilen hazinemizi bari kullanabilsek...

Teknoloji yaşama rahatlık sağlıyor, bu doğru. Niye başaramadı AB, ABD, BM bu rahatlıklarla bari bir uygarlık denilebilecek göstermeliği bile yeterdi en azından... Kristof kolomb masalı gibi...

Hiç bir ülkede şu kesimler hödük, bunlar kütük, ordakiler sürtük diyerek AB'ye, ABD'ye sığınmaya neden değil, bana hödükistan, kütükistan, sürtükistan kur isteğine de seğirtmek aynı acizlik sadece... Bu nedenlerle vatan toplumlarına savaş bahanesi fışkırılarak saldırılamaz... Her ülkenin ıslah evi, akıl hastanesi, pastanesi, hekimi, psikoloğu var elbette.

Bir Asya birliği diye sınırlar sadece vizesiz geçiş için belki açık tutulur, her ülkenin sınırı korunması amacı sağlığını korur, çalışma izni diye belki, öğretmen ihtiyacına gidilebilir eğitici olarak, öğretmen eğitimi için de paralel olarak... AB gibi ben böyle emrediyorum türünden bir birlik olmasın asla! Asya birliği bir yardımlaşma olmalı. Avrupa gibi, ben ne dersem onu becereceksin, bir verirsem bin taşıyacaksın bana, sürün ayağımın altında, kalk dersem sadece o an için kalk sistemiyle bir yardımlaşma değil... Onlar bir adil müslüman olmaya asi bir tarikat türüyorlar sanki demekle, hakaret etmek istemedim, ister istemez geçti öylece aklımdan... Asya'da Asya ruhuyla bir ittifak, Asya ruhuyla bir birleştirme sorumluluğuna duyarlık yakınlığı kurulmalı, diye isterdim. Alternatifler tek kural değildir. Eğer amaç barışçıl bir isteğe amaçlıysa... hem uygarlık topraklarındır. Toprakları mı taşıyalım gittiğimiz yerlere? Olduğumuz yerlerin hep toprağı var…

Bir ülkeyi üçe beşe parçalayan AB, ABD, BM dönüp dolanıp daha saygılı etkin çalışma bekliyoruz demekte haksız değiller. Ama bulunduğu yörelerdeki insanların kendilerine saygılarını niye korumaya hakları olmasın, bunu anlayamayacağım…İş ruhu ve neredeyse vatan ruhunu, kimileri hatta kendi ruhunun bile ne olduğunu bilmeyecek duruma ulaştırılmaya olağanüstü çaba harcanmış, usandırılarak bu çağımıza ulaştırılmış olmamızla, haklılar. Ulaştıran olduklarını da itiraf edebilmeyi isterler mi acaba? sevinirdim buna... İşin tuhafı, dikkatimi hep çeker çoğu yazılar, kim eziyorsa, gidip ona sığınılıyor gibi ilginç bir duruma rastlanılıyor... yağmurdan kaçıp doluya yakalanmak olgusu sanki...

Ama bir güzellik var ki, o da iş sürekliliği, iş ortaklığını yine de Almanya'da seviyorum. Kırk yıl dile kolay. Her köşesi bir doğa güzelliği, her komşu ülke ile bir aşk heyecanı... nasıl sevmem yeryüzümü... siyasi bir sohbete ulaşabilmek için karşılıklı tanışmaya olanak olmalı şansını ayak altına almak olmasaydı, sevgimiz de yeryüzümüzü sevecek belki, sevgimiz de sevinecek… yeryüzümüz bizi hep tek tek seviyor bir birliğe yücelterek bütünlüğüne sığdırıyor olduğuyla doğayı ve doğallığını… hüzünlü bir olay olmak yöreyi usandırır, kurur ağacının dalları, çatlar toprağının dudağı… acizliğe karşı adil bir yüreği asil çarpan insanlığın damarından uygarlık yaşayabilecek kadar yüceliğe aşk yaşıyor kalacak… Allah acizliği sevmez! Ruhumuz acizliği sevmez! Hür milli ruhluyum gücüdür bu güvenlik duyarlığı. Ne kötülüğü savunurum, ne kötülüğe şans tanırım! Dedim ve hemen kötü terimiyle ilgileşimleri aradım.

Kötülük, kuşkuculuk anlamıyla, gözlemek, incelemek değerine kesin bir bilgi olmadığıyla, eğer var ise, yani olsa bile, insanın eldeki yetileriyle -yöntembilgisel kuşkuculuk- kavramı altında kimileyin ‘olumlamacı kuşkuculuk’ ya da ‘geçici kuşkuculuk’ diye Descartes tarafından geliştirilmiş olmakla, bir bilgi sonsuzluğundan farklı olarak, kötü niyet, kötü inanç olarak Sartre’in varoluşçu felsefesinde, insanın ‘özgürlüğe mahkum’ olduğunun farkına varıp taşıdığı sorumluluğun bilincine varmasıyla yüz yüze geldiği ‘içdaralması’ndan kurtarılmak için başvurduğu kurnazlık; Felsefe sözlüğünde kötü niyet altında: özgürlüğün ağır yükünü kaldıramayan insanın kendi kendisine söylediği yalan, deniliyor. Kütü niyet, kötü inanç, kurnazlık varlığıyla bir vatan değeri sulandırılamaz.

Adi suçlarla laf edepsizliği yakışmıyor çağımıza. Adi suçlarla vatan ve millet incitmeleri yakışmıyor uygarlığımıza. Kulun kula kulluğu sempatileşmeleri, ağalık hevesi sevişmeleri bir marifet değil. Ne türde inatlık yürütülürse yürütülsün, uygarlık emanetiyle yaşayarak yaşatılan birliklerin bütünlüğüne Türkiye Cumhuriyeti ve Yüce Türk milleti varlığını korumaya insanlık aşkına mücadele edecektir. Her ülke de bu varlığını koruyacaktır, parçalanmaya saygı duyulmayacaktır. Vatan varlığı inatlık değildir, inatlık asiliği vatan olamamış, saldırgan olarak geçici bir çetecilik sürmüşlerdir.

Bir küçük ki kanadına, delik deşik inançlar mı sığar?
İnanması kolay değil Allah tek büyük değerine!
Sapıklık varken basit, emek pazarlığı diye de işte sadece
Varken suratı kayar tutarlı halinin bölücülük ayarlı
Kendin gibilerlesin, sana karşı duran varlığım açık seçik…
İnsan dedin, oysa insan yücelikti, daha ne olsun?

Kasım 2007

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 6.11.2007 19:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sevinç Kavuk