Adı çocuk,
soyadı ona toplumdan miras “hırsız”
Yaşı küçük, yüreği yüzyıllık
Gözlerindeki fer sönmüş
Bilinmezlik ve çaresizlik içinde kaybolmuş.
Bir anası, bir ablası
Yine gece,
Yine karanlık çökmüş yalnızlığa,
Ve yine bahtsız doğan mehtap…
Yakamozlar da artık eskisi gibi parlak değil
Kader midir bilinmez
Yoksa alnına yazılmış kara yazımıdır
Yüreğim önce Filistin’le dağlandı
Her lokma boğazımda düğüm, düğüm
Genç, yaşlı, çocuk demeden
Gavur eller yıktı ocakları
Acımasızca bombalar, füzeler fırlattı
Mahpus damları mazlumla doldu şimdi
Ben acılarla büyüttüm yüreğimi
Ben hasretlerle,
Özlemlerle sevdim seni
Küçükken tebessümlerim vardı yüzümde
Büyüdükçe mutsuzluğa sattım hepsini
Sana söyleyecek bir şey bulamıyorum,
kızamıyorum örneğin
ya da haykıramıyorum
onursuzluğu, -ki onursuzluk- bu kaçışın
bana göre
Ama yine de sana konduramıyorum
Garip bir dünya benimkisi...
Ne mutluluk denen olguyu bilirim,
ne de acıyı...
Ben, hiç mutlu olmadım örneğin,
anlık mutluluklarım olmuştur belki
ama ötesi, buruk bir hüzün fırtınasında kayboldu...
Neden soruların ardına gizlenip gittin?
Tek bir açıklama, tek bir sözcük bırakmadın ardında
Belki döneceksin, belki de dönmeyeceksin
O gün attığın mesaj, belki bir veda idi
Kim bilir
Ama söz vermedik mi biz, daha yolun başındayken
“Vatan sana canım feda,
Şehitler ölmez, vatan bölünmez”
İşte bu sevdanın hasretine çıktık yola
İşte bu sevdanın tınısı yaktı yüreğimizi
Bu inançla baş koyduk,
can verdik…
Senden önce
kapatmıştım yüreğimi
Çıkar amaçlı sevdalara
Senden önce asla demiştim….
Asla sevmeyeceğim
Bulaşmayacağım sevda suçuna
Yıl 1999, yer Taksim.
Gecenin karalığında yürüyorum bir başıma..
Adımlarım hızlı, üşüyorum,
Montuma sıkıca sarılıp, daha da hızlı ilerliyorum…
İnsanlarda karlı havada telaş içinde koşturuyor
Kimi yeni yıl alış-verişinde, kimi sevgilisiyle elele,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!