13 Kasım 1998 bir Cuma sabahı saat 7:20 de İmtihanı başlamış olup halân, bir öncekinden daha zor sorularla devam etmektedir. Zamanın içine mahkum bir şekilde zamanın dışındaymış gibi yaşamak sorunsalında mürşidini arayan aciz bir İnsan tanesi
İnanmamışların işgaliyle esir olan koltuklarda genç olmak kaybedilmişliği andırıyor bana
Ben bir garip yunustum
Aşkı ben, bende demedim
Bende çektim bunca yükü
Bugüne bügün of bile demedim
Sen bilmem, ne zamının garibi
Nazına ortak eyleme beni
Yandı lüks avizeler ve söndü mum ışığı
Yaşımı hatırlattı anlımın kırışığı
Hayrettin Tan
Evet, Evet
Sensiz bir zamanı yaşıyorum
Boynu bükük, sensizliği taşıyorum
Yelkovanlar tersinemi dönüyor ne
Sanki sana değil geçmişe koşuyorum
Nedir, Nedir
Ey, mavisine boğulduğum deryamın özü
Sensiz söylemedim hicbir şarkıyı hicbir sözü
Gönlün derinliklerinde mücehverdi o güzel yüzü
Beyaz tenine papatyalar diktiğim sevgili
Yoksunya Şimdi, bir harp yerindeyim
Güneşin ağarmaya yakın sabahlarında uykusuz gözlerime hüzünlü gecelerimden,
Daĝlar aşıp yaş ol
Belki bir fidan yeşertir bu yanğın yerinden
Belki,
Kül olur ağaç kavuĝunda umutları yarının
Süslü odalarda sahte yıldızları seyreden
Zaman, Ey zaman nedir bu acelen
Uzaklarda bekleyenin mi var
Kelamını esirgeme benden
Yorgunluğum, hatalarım, uzun uzadıya dalışlarım var
Zaman kelamını esirgeme benden
Kapandı defterler, mürekkep bitti
Sular durulmuyor bu hırçın dalgalar da ne
Gözlerimin damarlarında yaşlar da bitti
Coğrafyalar değişti anadolum da türkülerde bitti
Yunus bitti, Mevlana bitti, Pir bitti
Hiçbirşey kafi değil, solan çiçeklerime
Susuz coğrafyalar kadar kurak bu yazlar
Selam olsun umudu kaybetmişlerin kentine
Hiçbir şey kâfi değil ve hiçbir şey sen kadar
Hangi kelimeler anlatsın siyahını karanlığa
İçim bir buz hanesi azizim
Sanki donmuş duyguları barındırıyorum
Yağmurlar yağıyor da insanların üstüne
Bir tek ben mi ıslanamıyorum
İstanbul ağlıyor diyorlar ya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!