pet bardak kıvrımlarında içilemeyen kola damlacıkları kadar değersiz hissediyorum kendimi..niye ki..
top, tüfek, mancınık, lağım ve taş
deniz üzerinde yükselen
dağ gibi gemi..
ve şeytan ordusu
ebrehe soyu
baykuş soğuğu.
yarın bayram..
evet olmamaN gereken yerdeSİN..ibne bi dünya düzeninin sürüncemesinde yıllarca dolandıktan sonra olmaN gereken mekan burası mıdır die sorgu sual edebilirseN kendiNi yahut kendiceğiziNi..burası değil inan..inan ki değil..yüreği kına kokulu bi ananın dizi dibinde oturup..avuç içlerine azıcık bayram şekeri koyamıyorsaN..yahut tüm şehit babalarına gösteriş için belki de biraz riya için babaNıN en sağında yer alamıyorsaN..ve az maddiyatın çileli bi ömrüne muhatap kılınan bi yeğeniNi en tatlı yanaklarından öpemiyorsaN..ve daha fazla yazamıyorsaN..yazmayabiliyorsaN..'ben büyük bi yazarım lakin en iyi yazılarımı yazmıyorum' diyebilecek kadar kibirlenebiliyorsaN..kimin umrunda bi geçmiş yahut kimİn iplemesinde bi gelecek..kendi ayaklarıNa kramplar girebiliyorsa üstüne basa basa..
üzerine titrediğiN bi kristal avize kırılabiliyorsa en çatlak yerinden..nedir Seni mutlu edebilecek olan..
bunlar tüm zillerin çalındığı hücre yığınları..ve hep uç noktanın çocukları..bi sınıfta 40 kişi var..ve aynı anda kırkıda farklı meşgalelerde..iki kişi aynı anda aynı uğraşı neden yapmaz ki..tahtaya dönüyosun curcunada uçuşan izolabantlar..biliyorum üçünün babası dört duvar arasında kader sarhoşu..demem hiçbirine kötü sıfatlar..sevmişimdir hepsini tek tek..
teneffüste ayakta beklesen..koşan bi öğrenciyi durdursan zor kullanarak..inan ki 6 kaadandır..hep koşar bu manyaklar..hayır inan ki farklı bi sınıf..köyün delisinden bi dolu dünya..
ya ya..
kalemin suyunun çıkarıldığı mısralar aslında bizimkisi..
ama yine de yazmaya...
ısrarla
çalışmak yeterli değil..
şiirler kendini ifade etmekte güçlük çekenlerin sığınağıdır...
ve damarlarda hareket eden kana azıcık adrenalin takviyesinde soluk benizliler..hep bi gizem..hep bi karanlık..hep bi hevesin kursak sokumları..taşlıkta biriken kum yığınları..halbüse açık seçik bi bedene eğreti bakışlar..yahut eğreti gelinlerde neşelenmeyen hüzün..
sevgi sözcüklerinden bir demet toparlayıp getirebilecek şube müdürlerinden bahsetmeyin..onlar nefretle sevginin eş anlamlı olacağından dem vururlar her bi an..ve sonra maddi tomarlarının azlığından şikayet ederler..en kaliteli görüntünün kendi at gözlükleri ile elde edilebildiğinden şikayetçi değildirler bittabi..lakin gönül hisseder ki sanılası değildir hissettikleri..bizzat şahidi olunan pek çok olgudur saklama modlarında hır gür gayretleri..
bana sevgiden söz etme müdür..yerim senin telaşlı tümcelerini..çıkar ağzından küfe yüz tutmuş bakla türlerini..familyaları rahatsız eden sen değil misin..bi lirada felaket seneryolarının yazıldığı fabllarda başrol senin değil mi idi..tek miyop sen değilsin inan..hipermetropolis die açılan başlıkların vardı senin..ne önünde ne uzağında gözün görme yetisinden uzak..
bana nefreti hoşgör..hangi çukura ineyim seni görebilmek için..çimdik çimdik yolunan bi tavsiye mektubunda ölümü emreden sen değil misin..soluk almam gerekmediği müddet yolum budur müdür...
ve sonra
11 milyona
aldığın hazırlık ingilizcesinin
vardıkça yılların sonuna
kültür mozayiğinde
bir dinar depremi
ve işte asıl hasretim bunadır..bi kaşık tarhanadır beni özleme götüren..bi kaşık sıcak tarhana..dumanı tüten henüz..üflemeye bile vakit bulamadığın..ve direk ağzına götürdüğün..ve demir kaşıktan ağzını yaktığın..
hayat için çırpınan bir gönül görmedim