Akşamcının kadehinde, düşünde,
Utangaç ruhlu, sessiz gülüşünde,
Acı kokan bedbahtın tebessümünde,
Kaçak iken, karanlıkta buldum seni.
Bir bebeğin ilk attığı çığlıkta,
Sık yumruklarını
Ve erisin ruhunda
Geçmişten miras merhamet.
Kaçma korkularından
Bir korkak gibi
Çürümüş damakları ekşimiş bir biçimde
Her tarafı kararmış tek beyazlık dişinde
İbretlik bir hali var bak kendi bedeninde
Uzanmışta yatıyor bir mezarın içinde
Kaybettiklerim aklıma düşmeye görsün
Yüzümden firar eder gözlerim
Satılan geçmişi bu günüm dövsün
Kaybolup giderken asil gençliğim
Gece karanlıklara ürkek yüreğim
Tut ki seni özledim(!)
Ve yüreğimde
Sana dair ayaklanmalar
Koca gövdesinde kalbimin
Çılgınca büyüyen
Hem hayat zora çekiyordu kendini
Hem içine kapanık ruhum kan içinde
Hem hatırı kırılmasın diye yaşıyordum hayatı
Hem takıldığım noktaları geçemiyordum
(Kasım 1958)
Gardiyan burası nasıl yer böyle
Ne ışık var ne de huzur gardiyan
Buradan çıkış var mı ne olur söyle
Karanlık ruhumu içti gardiyan
Sen ki!
Sözde aşk kotaran,
Sevda pişiren,
Aşçımdın yüreğimde.
Hep sandım ki!
Sana bakarken
Bu adam İstanbul’a gider
Bu adam kim bilir
Kaç sefer biter
Boğazdan vapurlar geçer
Ve inan ki
Beni hep yalnızlığımdan bildiler
Bir türlü mutlu olmayı başaramadığım hayat
Artık hayırımdan umudu kesmiş babam
Sevgisinden utandığım kız
Sevgimi ihanetle süsleyen kız
Beni hep yalnızlığımdan bildiler
Betimlemeleri çok güzel ve canlı, yaşayan şairden nefes alan şiirler başka söze gerek var mı? :)