Ömür denen bu mezarın içinde
İşim sefaletle gelip geçmekmiş
En ağır imtihan günün birinde
Saçlarımı orak ile biçmekmiş
Yani meselenin özü çileden
Bakmayın nüfus cüzdanımda
Yazan tarihe
Ben her dem seksen yaşındayım
Karanlıktan ateşler yakarak
Aydınlık saçtığım ondan
Ademle Hava şahit ki
Yasak elmadan yemişim ben de
Kovulmuşum
Cennetden de cehennemden de
Hiç bir gezegen kabullenmemiş
Gecenin göz yaşından
Topladığım cam kırıklarını,
Hayallere yoldaş yaparken,
Senli düşlerimle
Kuruttuğum yanlızlığa
Ve kör bakışlarla
Sökülen zamanlarda hayat satılır kaça?
Yaşadıkça çözülür bu anlamsız bulmaca.
Kızıl kelebekler ve sağır oda
Sesimi duymalı ses verdiğim an
İnan bana Tuğba susuz bir ada
Seni görmeyince dünya/da her yer
Tenime değmesin çok sıcak bir el
Hayat(la) yapamıyorum
Ölüm(se) erken diyor bana.
Siyah beyaz televizyon(da)
Yayından kaldırılmış
Belgesel gibi
Düşüyorum anılara.
İç kanama geçiriyor,
Gönlümün garip çocuğu hasret.
Doğum sancısı çeken mesafeler,
Hamuruna hüzün katıyor gecenin.
Nasırlaşmış ellerini uzatıyor sabır;
Ağıt yakan bu ihtiyar şehrin,
Söze gelir yüreğim şaha kalkarak,
Korkularda boğulur ruhum azarak,
Hayat donup kalır sanki durarak,
Akıl zorlara girer, aşık olunca.
Baharlara açılır umut pencerem,
Ruhuma ilişti sözün
Beynimde bir savaş arifesi
Isınamadın gönül sıcağımda
Üşüyor tebessümüm
Hep yalnız sönüyor sigaram
Betimlemeleri çok güzel ve canlı, yaşayan şairden nefes alan şiirler başka söze gerek var mı? :)