Hülya Topçuoğlu Şiirleri - Şair Hülya To ...

0

TAKİPÇİ

Hülya Topçuoğlu

Sen giderken
Mevsim Sonbahar ya da Kış Olmalıydı
Hüzün kokmalıydı hava
Mavi yerine, gri ya da siyah olmalıydı gökyüzü
Umut dolu bir sabah değil de
Kahır çekmiş bir günün akşamı

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Tüm pişmanlıkları
Özlemleri toplayıp gelmişsin...
Vakit gecenin bir yarısı
Suçlu bir çocuk gibi
Bakışların bakışlarıma değmekten korkuyor
Seni affetmeye hazır olduğumu

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Beraber yaşanılır sevgiliyle
Beraber sevişilir doludizgin
Beraber mutlu olunur çoğu zaman
Ara sıra da beraber ağlanır kederle...

Bir şey var ki beraber yapılamayan

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Sen bu şehirde olduğumu bileceksin
Ben bu şehirde olduğunu bileceğim
Aynı havayı soluduğumuzu, aynı sıcaklarla terlediğimizi
Ve aynı soğuklarda üşüdüğümüzü bileceğiz
Sevdiğin kadınlar olacak mutlaka zaman, zaman
Onların elini tuttuğunu düşünüp acı çekeceğim

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Sana söz vermiştim, kimseyi sevmem diye
Kalbimdeki yerine, kimseyi koymam diye
Sözümde duramadım, biliyorum suçluyum
Yeniden sevdiğim için sana özür borçluyum…

Ellerim, senin elinden başka el tutmayacaktı

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Biliyorum bir gün bana da uğrayacaksın
Kim bilir hangi planlarımın ortasına düşeceksin apansız
Seni çok düşündüğüm zamanlarda değil de
Hiç aklımda olmadığın anlarımdan birinde beni yakalayacaksın
Vaktim var sanıp da ertelediğim
Hep gerçekleştirmek için ümitle beklediğim

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Çocukken gökyüzüne baktığımda,
Sıra sıra giden bulutları hep bir şeylere benzetirdim
Bazen haykıran bir insana
Bazense gülen bir çocuğa...

Neler görmezdim ki, o bulutların arasında

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Yaşlı kadın üç gündür hasta yatağında ateşler içinde yanarken kimsesizliğin ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kez daha hissetmişti…Bitti artık diyordu, yolun sonuna geldim..Gözlerinden süzülen göz yaşları ateş gibi yanağını serinletmedi, çünkü onlarda tıpkı yanağı gibi alev alevdi…
O sabah kapının şiddetli bir şekilde vurulması ile uyandı doktor Ahmet bey..Yıllar önce şehir hayatının karmaşasından kaçıp, doğuya yerleşmişti..Bu kaçışta yıllardır özlemini çektiği, hayatın tüm olumsuzluklarına rağmen hayatta kalmaya çalışan doğu insanına yardım etmek, doktorsuz ilaçsız, hastalarını sırtlarında taşıyarak hastanelere gitmeye çalışan insanların sızılarını bir nebze de olsa dindirmek arzusu da vardı..İdealist bir gençti, şimdi ise bu arzusunu yerine getirebilecek bir mesleği vardı ve bunu en iyi şekilde değerlendirmeyi amaç edinmişti…
Çalan kapı sesiyle irkildi biran..Komedinin üzerinde duran küçük el feneri ile saatine baktı..Saat sabahın üçüydü…Hayrola dedi içinden..Bu saatte kim gelmiş olabilir ki…Kim olursa olsun başının dertte olduğu kesin diye düşündü..Fırlayarak kalktı yatağından..Kapıyı önce kim o diyerek bir süre açmadı…Benim açar mısınız diyen bir küçük bir kız çocuğunun sesini duymak o an beklediği son şeydi…Küçük kız bir yandan yalvarıyor bir yandan da telaşlı telaşlı kapıyı vurmaya devam ediyordu… Ne olur açar mısınız anneannem çok hasta…Oturduğu yer en yakın köye en az 20 km mesafedeydi..Sabahın bu saati bu küçük kız oraya nasıl gelmişti…Telaşla küçük kızı içeri davet etti;
Gel yavrum, üşümüşsündür..Ben hemen hazırlanıyorum..Ben hazırlanana kadar içeride bekle…
Hayır dedi küçük kız ben burada kalıp sizi bekleyeceğim..Önce kızacak oldu, fakat çocuğun yüzüne baktığında üşüdüğüne dair en ufak bir iz bile göremedi..Herhalde çok koşup ısındı, o nedenle böyle görünüyor …Aceleyle hazırlandı..Az sonra küçük kızla birlikte hasta anneanneye gitmek üzere yola koyuldular…Yaklaşık bir saatlik yoldan sonra eski bir evin önünde küçük kız gözden kayboldu..Vay kerata diye geçirdi içinden ne çabuk da eve girdi..Bir de üşümediğini söylüyordu…Evin kapısı aralıktı..Yaşlı kadın kapının önünde elinde çantasıyla doktoru görünce bir haylı şaşırmış bir halde…Aman Allahım..rüya görmüyorum değil mi diye sordu..O kadar hastayım ki..Günlerdir buraya kimse de uğramadı..Sizi Allah gönderdi doktor bey…Doktor yatağın kenarına oturarak, önce yaşlı kadını bir güzel muayene etti, daha sonrada; çok şiddeti üşütmüşsünüz…Neredeyse zatürre olmak üzereymişsiniz..neyse ki yanımda bazı ilaçlar getirdim. Bunlar bu gece ateşinizi düşürür..yarın kendinizi daha iyi hissedersiniz…Ben yarın akşam üstüde size uğrayacağım diyerek etrafına bakındı…Hayrola doktor birini arar gibisiniz diye sordu yaşlı kadın…Evet birini arıyorum, az önce beni buraya getiren torununuzu…On yaşlarında, beyaz bereli küçük kızı arıyorum..Sizin hasta olduğunuzu söyleyerek beni o getirdi buraya..Ama anlayamadığım bir şey var, daha evin önüne gelir gelmez gözden kayboldu..nerde acaba yumurcak…İsmi neydi bir seslensem, giderken vedalaşmak isterim..Yaşlı kadın duydukları karşısında şaşkınlıktan fal taşı gibi açılan gözlerle baktı doktora…Siz şaka yapıyor olmalısınız dedi buruk bir sesle..O bahsettiğiniz benim torunum Ayşe…Yaklaşık üç yıl önce bir trafik kazasında öldü…Fakat beni en çok şaşırtan onunda tarif ettiğiniz gibi beyaz beresi vardı..İşte şurada mantosu ve beresi gardıropta asılı, hala saklıyorum canım gibi severdim onu… Doktor Ahmet bey, hiçbir şey söyleyemedi bir an…Camın önünde ayakta öylece kalakalmıştı..Gözleri dışarı ilişti...karın üzerinde kendi ayak izlerini yağan karlar örtmek üzereydi…Karların üzerinde ikinci bir ayak izi daha aradı..Bulamadı…Ne diyeceğini bilemez halde yaşlı kadının gösterdiği gardıroba doğru ilerledi, kapısını açtığında üzerinde henüz erimeye yüz tutmuş kar taneleri olan manto ve bere orada öylece duruyorlardı…

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Bir adam var köşe başında her akşam rastladığım
Üst baş perişan, saç baş darmadağın
Bir elinde şişesi bir elinde umudu
Titrek ellerinde sımsıkı tutuyordu…

Sendeledi bir ara umut dolu elini açtı

Devamını Oku
Hülya Topçuoğlu

Bırak, bu güzel akşamda ayrılıktan söz etmeyi
Kabahat sende mi, yoksa bende miydi diye sorgulamayı bırak
Yaşandı işte nasıl yaşanması gerekiyorsa
İkimizde ödedik bedelini, yalnız gecelerimizde ağlayarak

Bırak, bu güzel akşamda pişmanlıktan söz etmeyi

Devamını Oku