Sensiz bir günle yaşamaya başlamak
Kırık bir kalbin ağırlığını taşımak
Bin bir kere sorulmuş ve hep sorulacak,
Senli başlayan sorulara yanıt bulamamak
Kolay mı sanıyorsun?
Sormuştum bir gün papatyaya
Yapraklarını şahit yazmıştım sevdama,
Seviyor, sevmiyor diye, niyetler tutmuştum
Kokmuştum,
Sevmiyor demesinden papatyanın...
Vedalaşan sevgililerin ağladığı limanlarda
Issız koylarda, yakamozların koynunda
Aysız gecelerde, hüzünlü semalarda
Dökülen hasret gözyaşlarında, seni aradım....
Özlem kokan aşk bestelerinde
Bir zamanları Sivas’ın köylerinden birinde yaşayan bir Don Kürşat varmış…Zavallı anacığı ona Kürşat adını koysa da, bizim Kürşat paçalı don giymekten büyük zevk aldığı için bunu fark eden yörenin fingirdek dul ve genç kızları ona Don_Kürşat adını takmışlar…Gel zaman git zaman bizim Don Kürşat okuduğu Tommiks, Teksas ve Zagorların etkisinde kalarak kafayı tırlatmış ve kendini onlar gibi güçlü ve kuvvetli bir çizgi roman kahramanı sanmaya başlamış.. Sıska çelimsiz biri olduğuna aldırmadan başlamış önüne gelene kafa tutmaya…***Heyyt Var mı Leyn Bana Yan bakan*** diyerek herkese yan bakarak dolaşmaya başlamış…Önceleri anlayamamış konu komşu..***Ya bizim Hacer hanım bolca mesir macunu ve keçi boynuzu yedirdi de garibim birden kahraman kesiliverdi ne yapsak acep*** diye de birdenbire köy gündemine oturan Don Kürşat'ı çok kıskanmışlar…Köyde ne kadar keçi boynuzu varsa hepsi birkaç günde tükenmiş…Her evde mesir macunu kaynatılır olmuş..Ama ne yapsalar nafile …Hiç kimse Bizim Don Kürşat kadar iyi yan bakamıyormuş…Çekinmişler..Korkmuşlar…Bu iş Ne keçiboynuzu ne de Mesir macunu işi…Bu çocuğa galiba ***Geldiler*** diyerek herkes o günden sonra onu görünce saygı duruşunda bulunmuş …Nerde millet sıraya girse, bizim Don Kürşat orada yan baka baka bitiyor…***Var mı leyn bana yan bakan diye bağırıp çağırıyormuş**..Bir gün ekmek kuyruğunda beklemekte olan Şaşı gözlü Dul Sinem, Don Kürşat bağırmaya başlayınca …***Var leyn sana yan bakan…Ben varım*** demiş…Don Kürşat büyük bir hiddetle kıza doğru yürümüş…Yürümesiyle birlikte orada zınk diye durması bir olmuş…***Allahım bu da ne***demiş kendi kendine, ***gördüğüm en güzel yan bakan gözler***…O da Don Kürşat’ın pantolon paçasından bir ucu çıkmış, desenli uzun donunu görünce ***Allahım ne güzel çiçekler, hiç daha önce bu kadar güzel çiçekli erkek donu görmedim*** demiş…İki genç bir birlerine hayran hayran baka dursunlar kuyrukta sesler yükselmiş…Eeee Don Kürşat bak sana yan bakan çıktı ne yapacaksan yap demişler…Ben yapacağımı bilirim diyerek Dul Sinemi elinden tuttuğu gibi yel değirmenlerine götürerek bozuk olan değirmendeki bütün unları elekten geçirmesini istemiş…İşte o gün bu gündür Sivas’ın köylerinde unlar hep elekten geçirilir olmuş…Don Kürşat’la, Dul Sinem’e gelince…Valla Değirmenden çıktıktan sonra nereye gittiklerini kimse görmemiş..Bir gören olursa bize de haber versin :))))
Asıl hayata!
Annesinden süt isteyen bebek inatçılığıyla
Yıkmasın seni hiçbir güç,
Allah tan başka
Gül geç arkandan teneke çalanlara,
Yüzüne çalamayacaklar, nasılsa
Daha dün gibi... Geçen yıl hediye gelen masa takvimimi almış, acı acı gülümsemiştim, aylara ve günlere bakarken. Kim bilir bu ayların içindeki şu hınzırca bana bakan günlerden hangisi ne gibi bir sürpriz hazırlamıştı benden habersiz. Hangi günde ağlayacak, hangi günde gülecek, hangi günde aşık olup hangi gün terk edilecektim. Onlar biliyorlardı ama ben koca bir bilmeceyle baş başa tahminlerde bile bulunamadan sadece gülümsemekle yetinmiştim...
Şimdi hesap verme zamanı... Kısaca koca bir yılın bilançosunu alacağız hep birlikte. Hayattan alacaklarımız ve hayatın bizden aldıkları borç ve alacak hanesinde. Yine alacaklı kalmışız hayata ve yine borçluyuz kendimize...
Yeni bir masa takvimi daha geldi bugün...Yine aynı buruk gülümseme dudaklarımda. Yine yapacaklarıma ve hiç yapamadıklarıma özlemler acaba hangi mevsimin hangi ayında....?
Yazgım bu benim sevdiğim, elimde değil
Teslim edemiyorum kalbimi senin kalbine
Hep bir kuşku var içimde sevgine dair
Bir yüzüm aşka dönük, bir yüzüm ayrılığa
Bu sabahta diğerleri gibi bir sabahtı işte…Yine erkenden kalkmış, yüzümü gözümü yıkadıktan sonra buzdolabından bir tatlıyı ağzıma atarak yola koyulmuştum…Zira sabahları ofiste kahvaltı etmek en büyük zevklerimden biridir…Sabah 7:30 olmasına rağmen trafikte bir yoğunluk söz konusu…Bende camdan dışarı sağa, sola bakarak gün içinde neler yapacağımı planlıyorum…Birden gözlerim aksi istikamette caddenin ortasında duran bir gitar kılıfına takılıyor…Orada öylece duruyor..Tam yolun ortasında…Ara sıra geçen araçların rüzgarıyla bir sağa bir de sola savruluyor…Bir gitar kılıfı orada ne arıyor? …Tabii ben başlıyorum hayal gücümü çalıştırmaya…Düşündüklerim yüzümü buruşturmama neden oluyor…Yoksa diyorum, kendi kendine…Genç bir çocuk bir partiye gitarıyla gidip dönüşte karşıdan karşıya geçmek isterken bir kazaya mı kurban gitti…Birileri gelip gitarı alarak kılıfını caddeye mi fırlattı…Ya da o ölmedi de, bir hastane odasında acı mı çekiyor…Gitarı da baş ucunda ona eşlik mi ediyor…Yere bakıyorum trafik ilerledikçe gözlerimde yerlerde kan izi arıyor.. Yerde hiç kan izi filan yok…Şükrediyorum içimden…
Unutmaya çalışıyorum ama nerde…Bu sefer daha iyimser düşünüyorum, dudaklarımda hafif bir tebessüm bana eşlik ediyor…Partiden dönen üç beş genç kafayı iyice çektiklerinden gitarın kılıfını hayyyyyttt var mı bana yan bakan hesabı çıkarıp caddeye mi fırlattı? …Kafamda bir sürü düşünce yolunu şaşırmış da nereye gideceğini bilmeyen bir yolcu gibi, sağa sola koşturup duruyor… …Parmağım ağzımda tırnağım dişlerimin arasında düşünüp duruyorum…Yeni, hem de çok temiz bir gitar kılıfı bu… Eski bir kılıf olsa çöpe atıldığını düşüneceğim…Nerden gördüm sabah sabah, nerden trafik tıkandı sabahın yedi buçuğunda her zaman açıkken…
Allahım dün gece neler oldu…Her şeyi o kılıf biliyor ama bana söyleme şansı yok..Bana inat yapar gibi adeta kıkırdayarak bir sağa bir sola caddenin ortasında dans ediyor…Bense bugün akşama kadar o kılıfı, içindeki gitarı ve onu taşıyan her kimse onu merak edip günümü zehir edeceğim….
Sen gittikten sonraydı...
Bir akşamüstü, güzel bir güneş vardı dışarıda
Beni ayartmak istercesine,
Kızıllığı göz kırpıyordu
Bilmem hangi mevsimin,
Hangi ayı, hangi günüydü...
Hisar'da o çok sevdiğin fenerin önünde
Sensizliğe inat, buluştum hayalinle
Ellerimizde yıldızlardan bir kadeh
Deniz suyundan şarap kadehlerimizde
Deniz kızları neşeli şarkılar söylediler
Çağımızın en iyi kadın şair ve yazarlarındansınız.İki kitabınızı okumak şansına eriştim..Bedel ve Ödeşme. Şiirlerinizle bir arkadaşımın bana göndermsiyle tanıştım.Son yıllarda ciddi bir kadı9n şair sıkıntısı çeken Edebiyat Dünyasında yer almanız beni sevindirdi.Son kitabınız Aradığınız Eleman Ben de ...