Üfler sıcak kamıştan soluğunu
Atlasın yırtıldığı yerden başlar çağlamaya
Bir dağa çarparak inler sesin
Bir bulut yorgun gezinir ağzımızdan
Gözyaşı dolu siyahi bir anıt gibi
Başın biçimsiz bir iradeyle kalkarak
Buluşur sonsuz yolculukta
Bu şehir hızlı bir ordu gibi geçilmeli
Savaşan soylu perçemiyle kavganın
Sınırları yokeden hükümdar kalbimi
Çağırıyor uzak yerlerdeki gülümsemen senin
Ağarınca güne ödünç verilmiş
Haberini yayacak krallığın habercisi
Sen sevgilisin, sevilmişsin son kez ey sevgili
Uzayacak yolum hasrete abanır gibi
Aramaktan bıkmayacak
Yorulmayacak
Çağa karşı başım dik
Kısık bir göz hüznünü akıtarak içine
Yaralı bacağımı taşıyacağım
Sürüyerek te olsa
Taşıyacağım ulu bir tepeye yeşil
Umut, sarı yorgun, mavi hep sensin
Hint gözlerin ele vererek gireceğim
Büyük surlarından içeri
Ellerim ne çok büyütmüş seni
Şaşıracak halkımız
Ormanların gece gözleri donacak
Bu nasıl bir acıdır
Büyüdükçe öfkelenmiş bir kısrak tazeliğinde
Sonra belime sarındığım
Orta çağ kuşağından çıkaracağım
Çocuklarımın delişmen suratlarını
Gürbüz başaklar gibi okşuyorum saçlarını
Ve en uzaktaki gülümsemen senin
Çekiyor halkın akşam dönüşü yorgunluğunu ekinlerden
Sınırda ağlayan yabancılar beliriyor
Su dağıtıyor tanrısal bir yumuşaklıkla
Kadınsı yaralar taşıyan erkekler
Sırtlarını buruşturaraktan
Ağrılı bir çağa karşı ve
Elimde gövdemden ağır bir kılıçla
Bölüyorum kendimi
Anlayacaksın o vakit
Sofradan neden zamansız kalktığımı
Kayıt Tarihi : 21.10.2000 08:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Atlasın yırtıldığı yerden başlar çağlamaya
Bir dağa çarparak inler sesin
Bir bulut yorgun gezinir ağzımızdan
Gözyaşı dolu siyahi bir anıt gibi
Başın biçimsiz bir iradeyle kalkarak
Buluşur sonsuz yolculukta
Bu şehir hızlı bir ordu gibi geçilmeli
Savaşan soylu perçemiyle kavganın
Sınırları yokeden hükümdar kalbimi
Çağırıyor uzak yerlerdeki gülümsemen senin
Ağarınca güne ödünç verilmiş
Haberini yayacak krallığın habercisi
(Sen sevgilisin, sevilmişsin son kez ey sevgili
Uzayacak yolum hasrete abanır gibi
Aramaktan bıkmayacak
Yorulmayacak
Çağa karşı başım dik
Kısık bir göz hüznünü akıtarak içine
Yaralı bacağımı taşıyacağım
Sürüyerek te olsa )
Taşıyacağım ulu bir tepeye yeşil
Umut, sarı yorgun, mavi hep sensin
Hint gözlerin ele vererek gireceğim
Büyük surlarından içeri
Ellerim ne çok büyütmüş seni
Şaşıracak halkımız
Ormanların gece gözleri donacak
Bu nasıl bir acıdır
Büyüdükçe öfkelenmiş bir kısrak tazeliğinde
Sonra belime sarındığım
Orta çağ kuşağından çıkaracağım
Çocuklarımın delişmen suratlarını
Gürbüz başaklar gibi okşuyorum saçlarını
Ve en uzaktaki gülümsemen senin
Çekiyor halkın akşam dönüşü yorgunluğunu ekinlerden
Sınırda ağlayan yabancılar beliriyor
Su dağıtıyor tanrısal bir yumuşaklıkla
(Kadınsı yaralar taşıyan erkekler)
Sırtlarını buruşturaraktan
Ağrılı bir çağa karşı ve
Elimde gövdemden ağır bir kılıçla
Bölüyorum kendimi
(Anlayacaksın o vakit
Sofradan neden zamansız kalktığımı)
parantez içine alıp ayırdığım satırlar can yakıcı
insanın içini acıtıyor... :(
kaleminize ve yüreğinize sağlık
selamlarımla
Şaizer Uzgur
TÜM YORUMLAR (1)