Lütfun da hoş kahrın da
Hazanın güzel baharın da
Türabın da güzel bahrin de
Hayatın da güzel kabrin de
Bayraktaki beyaz ben, kırmızı sen
Dalgalandıran rüzgâr gibi esen
Semada hilalli yıldızlı desen
Şehidin misk kokusu al sen misin?
Yavuz Bülent Bakiler Üstada İthafen
Cennetten gelenin o ilk çağında
Bülbülün hasret duyduğu bağında
Memleketin ovasında dağında
Çiçek çiçek kokuşunda sen varsın
Mümin ki ömrünü Hakka adayan
Şiir şairin toprağından sızan bir pınar sudur
Şiir şairin yüreğinden çağlayan duygusudur
Şiir şairce okuyana varan lezzet buğusudur
Şiir şairce söylenen kumruların hu husudur
Şiir şairce dizilmiş kelimeler kurgusudur
Şiir şairi anlamayana gaflet uykusudur
Sırat köprüsü kılıçtan keskin kıldan ince
Yürüyüver sıratı müstakim caddesince
Vakit tamam deyip ecel önünü kesince
Deyiver Rabbim Allah Muhammed resulullah
Bizim kalbimiz hep temiz dediler
Günah çok, lafta abartınız sizin
İster Rabbimiz, nefsimiz de diler
Diyorsan, yanlıştır tartınız sizin
Şerde baş olmayan hakta ünsüze
Ezelde elest bezmini ettim ezber
O Nebinin kokusudur misk-i amber
Bilirim cennetten inmişim ey dilber
Yerdeyim asumanlığım tek sermayem
Cennetine al masumlarla beraber
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Sureyi incire, zeytine, Sinaya, Mekkeye kasemle başlattı.
İnsanı en güzel surette yarattı. sonra onu pek sufli olan diyara attı.
İman edip salih amel işleyenlere vaadi devamlı olan bir mükafattı.
Ey insan böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlattı.
Rengarenk olsan da bir gün bürünürsün aslın beyaza
Mevsimin uğrar hazana kışa sanma kalırsın bahara yaza
Okursun gün gelir kitabını sanma bitmez defter yaza yaza
Toprak üstünde gezersin gün gelir de içine alır seni kaza kaza
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!