Şimdi;
Sarı çerçeveden bakan bir kız çocuğuna aşina
gözlerim.
Gülün sarısı gibi ayrılık,
Tenin kadar zifiri karanlık
Ve çirkin bir adama tutkun
Bilmediğim gülüşümle karşılarım,
Yabancı diyarların yağmurunu...
Ve umarsız,
Ve sonrasız bildiğim sevdan
Tutuşur mısralarda...
Seyrettiğim en güzel filmin
Son karesiydi gözlerin.
“En iyi kadın oyuncu” ödülünü veriyorum sana.
Kendime de “en iyi figüran”.
Konuşan ben değildim ama,
En iyi seslendirme benimdi.
Kelimenin hiç zamanı değildi oysa,
Oysa... Boş boş bakmalıydım
Kalabalıkların amansızlığına.
“Güzel” demeliydim öylesine...
En olmayan manzarada,
Ya tümden çöl olmalı denizler,
Ya kudurmalı gönlünce.
Ya sevda uğruna açmalı güller,
Ya ölmeli, sevdalısı ölünce.
Unutursan gördüğün o son düşü,
Ben hala
Aynı resmi çiziyorum.
Aynı sokakta
Aynı çarığı eskitiyorum...
Aynı kalem değil yazdığım
Ama aynı silgi
Sustur da denizleri,
Cesaret neymiş, göster.
At kendini boşluğa,
Vazgeçmeyi bir göster.
Boşver sırça sarayı,
Hemen her şey gibi bitmeyecek miydi
Hayat da...
Ve hayat gibi, sevdanın da sonu gelmeyecek miydi
Tarihler ihaneti gösterdiği vakit...
Şimdi kaçmış gibisin yağmurlardan,
Yıllar önce senden yana,
Gördüğüm düş haram olsun.
Yollarına yana yana,
Koyduğum baş haram olsun.
Yokluğunu gurbet bilen,
Neler yazsam, allı pullu,
Ne söylesem sıradan.
Kuşlar yine uçacak,
Batacak güneş yine.
Devran dönüyor gülüm,
Kime düşer durdurmak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!