karşılıklı söylenip söyleşiyorduk bir bir
sözümüz nefsimizden sanki divan-ı kebir
herkes sıra bekliyor sussun diye öteki
firavuni bir eda sıra gelsin yeterki
sözü alan başlıyor tek bildiği laf takır
gerindiği yerinden firengilik takınır
dünyalık Beni ile başlayan tüm cümleler
isyan etti edecek dilindeki hücreler
hep Benlerle yoğrulmuş sanki bedenin
onunda dili olsa inan olur sövenin
ar ette bari biraz sus ahmak adam
söylediğin sözünde zerrece yok YARADAN
Ne sana nede bana düşmez lisan ile
anlatılmak istenen sonsuzlarca kelime
SUSMAK SUSMAK DERİN DERİNCE SUSMAK
BELKİ BUDUR ALEMİ KISMİDE OLSA YAZMAK
Derdimizin dermanı o mukaddes kitapta
Hangi zaman başlasam adınla imtihana
hep kaybederim
sual mi zorlar Sen mi
yoksa Senin fikrinle zihnimde geçen desen mi
kelimeler düğümlenir desem yalan boğazımda
belki bulamamak tarifine kelimeler
Dil sırrını aşikar etmekse yar sözüm
Rind-i aşkım hasılı ondandır bu sözüm
Her nekadar söylesem dökemem ben içimi
Kuru lafa gebedir tarifinde her sözüm
Merkezi bir dağ başında yaşasak
yanıbaşımızda gök mesela
hava hep karlı ve soğuk
içimizse sıcak
ellerimiz üşürmü ki bıraksak
yok yok
Kuru soğuk ve ayaz zemheri ayındayız
Ele bahar ele yaz biz gazel çağındayız
sen git,git ki gözüm boşlukta dalsın
git sen,git ki elim sana uzansın
yakınımda durmana tahammülüm yok inan
sen uzak ol
uzak ol ki vuslatımız uzansın...
Bu gün anlamasanda bir günah ederken
Muhakkak anlarsın bir gün ah ederken...
bugünlerde aynalarda aksim silik çıkıyor
bir tarafım noksan sanki
gül mü? hüzün mü?
belli etmiyor
gün ah etmekte
yine bense yokum
Kaç günah işleyip kaç tövbe bozdum
Bilmem ki nerdedir şarap mahzenin
Kendimi bilmeden esirin oldum
Gücüm olsa kıtmirin olurum senin
Ürküp de kaçar ya bir tavşan dağa
kaşlarımı çatmadan
yumruğumu sıkmadan
kaldırımlarda kimseye omuz atmada
yürümek hayatın ortasından
gülmek ağlanacak herşeye
ağlamak belki gülünecek birşeye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!