Hayati YAVUZER
I.Giriş
Halk Edebiyatının özellikle nazım alanı, tarihi süreç içerisinde kendine has bir çizgi halinde varlığını sürdürerek bugüne gelebilmiştir. Nazım alanında anonim ürünlerin yanı sıra söyleyeni belli ve belli bir geleneğe bağlı olarak üretilen şiirlere ‘aşık tarzı şiir’ adı verilir. “Aşık tarzı şiir adıyla anmayı uygun gördüğümüz manzum ürünler günümüze kadar saz şiiri, veya aşık şiiri terimleriyle ifade edilmiştir.” (Günay:1986/ 24)
istanbul dilimin ucunda
bir de adın
seni kokluyorum bu sabah da
günaydın sevgilim günaydın
(05.07.2002/istanbul)
Bu sabah Vardar’ı sakin gördüm. Kendini dinler gibiydi. İçinden neler geçtiğini bilmiyordum ama sakindi. Belki de ben ilk bakışta öyle algıladım. Hatta biraz ilgisizdi de denilebilir. Derinliğe bakar gibiydi. Oysa ona ihtiyacım vardı.
Zaman zaman uğrar dinlerdim. Bazen söyleşirdik de... Engin bir tecrübesi vardı; asırların hic değişmeyen tanığıydı; görmüş geçirmiş biriydi. Ak pürçekli bir ana yüreği taşırdı. Tek derdi, çocuklarıydı. Ah çocukları! ... Bütün hayatı onlardan ibaretti, onlar içindi. Doğurur, besler, büyütür ve yaşatırdı. Ama her doğan insan ya Habil ya Kabil kanı taşımaz mıydı sanki? İşte onlar da zaman zaman birbirlerini yerler, Vardar ana ak pürçeklerini gözyaşlarına perde eder, için için ağlardı. Ne acılar görmüş, ne sevgililer yitirmişti. Ve çocuklarından niceleri kanatlanıp uzaklara göçmüştü.
Göçenlere hala yanar ana yüreği.
...
Özlemlerim dayanılmaz dereceye ulaştığında Vardar’a koşarım, dertleşmek, ferahlamak için. Yine böyle zamanlarımdan birindeyim. Koşarcasına yürüyüp yanına vardım, selam verdim. Ses yok... İyice yaklaştım, seslendim. Ayaklarımı suyun içine soktum. Beni duymuyordu sanki. Eğildim suya baktım, dinledim. İniltiler geliyordu sanki.
Vardar’a bir sarı gül düşer her gece.
Gider uzaklara dogru gündüz gece.
Gider, yüzyılların kokusu üstünde
Sultan Mehmet Köprüsü elsiz, ayaksızdır
Gidenlere gülümser sadece.
Aslıhan’a
Ömrünün her demi sihhatli olsun
Hayatın lezzeti sana bal tatlı olsun
Çevrendeki herkes şefkatli olsun
Bahar dalım, ana şefkatlim, canım
Gittikçe derinleşiyor hüzün
Kapalıçarşı’da bir keman sesiyle gelen
Kıyılara küskünüm bu gün
Kuş sesleri içimde çığlık çığlık
Kafe İstanbul’da seni düşünüyorum
İçim burkuluyor durmadan
Hisar Tepesinden seyrettim seni
Göklere boy vermiş minarelerin
Bir gamlı hazanı yaşarmış gibi
Boynu bükük durur ahşap evlerin
Hangi belde var ki sen gibi güzel
mevsim dönüyor sen gidiyorsun bu gece
hicrân şarabından tadıyorsun bu gece
sözler dökülürken dudağından yakıyor
iklîmimi altüst ediyorsun bu gece
- - v / v - - v / v - - v / v -
Aslıhan’a
Kulağım işitmez oldu sesini
Salıver yanıma gelsin gölgeni
Ayrı geçen günler yakıyor beni
İlk sürgünüm, bahar dalım, çiçeğim
fesleğen kokar saçların
gece, kirpiklerine değince
içime ay ninnileri birikir
hiç birini yazamam
ellerime dokunmuştur ellerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!