Ağlamaktan mı?
Ağlamaktan diyorum kastım,
çarşaf içine yatırdığım ilk gecenin yokluğunu ciğerlerim de kopyalayıp, aranıyor sayfalarını tek tek şehrin direklerini asmaktı gece yarısı.
Ve bu pis kentin asık yüzlü sokaklarında, duble dolu tekel şahısla hüznünü paylaşıp beynimde çoğalttığım sen yoksun havaleleri.
Sen yoksan vicdanımdaki bu acıyan şey ne peki, hadi sar dikenlerini bana.
Yalnızım.
Kan ter içerisindeki gecelerim ve korkularım sarıyor etrafımı,
kanlar içerisinde sen ve seni işaret eden kör kızımız
ve ardından boğazımı sıkıp her gece adımı öğrenmeye çalışan
isimsiz yaratıklar.
Sen yoksun titriyorum.
Uyurgezer geceme bıçak gibi saplanan zembereği yorgun düşmüş saatin çınlaması belki bir kurtuluş yoludur rüyamı zincire vurmuş ellerden.
Ağır rutubet kokusu ve çarşafımdaki ter tortusu hadi kalk diyordu
belki ama geceden kalmış güneşin buğulu ışığı bana büyülü bir ninni okuyor beklide her yorganın altına girdiğimde fal taşı gibi açılmış
bana bakan gözlerini görmesem ölüm uykusuna bile kalırdım.
Yorgunum
kainat seronomi si en kederli ezgileriyle karartıyor sokakları,
penceremden görebildiğim kabus boyu uzanan bir manzara,
okul bahçesinde rayından çıkmış koşup eylenen çocuklar
az ilerisinde sırf hayat kadını barınağı olduğu için günah işlemeye azmettirilen bir bina
ve minareden kalbime uzanan teskere çağrıları,
damarlarım çekiliyor
bonboş odam ve odama yalnızlığı besteliyen
dort duvar çığlıkları içerisinda kapanmış yoksunluk belirtileri
tavan ağır ağır tepeme çöküyor nefes alamıyorum,
susamıyorum konuşamıyorum
susuyorum bir yudum daha çekiyorum oksijen çimrisı dünyamdan atmosferi ve zifirini kusuyorum dördüncü kat penceremden gökyüzüne
gökyüzü sözlerimle gücendirirken güneşi bende ağır ağır penceremden batıyorum batıyorum,
kentin ışıkları vuruyor odama
ve binerce gölge raks ediyor duvarımda
duvarımda cinayetler görüyorum
ihanetler perede perde bölüm bölüm bölünüyor bahane ve konulara
ve yarını güneşi görebilme korkusu sarıyor içimi
korkularım pişman korkularım garip duygularla yineliyor yeniliyor
ve yarında yarına çıkabilme korkularım korkutuyor beni
bir çocuk gibi kısılmışım pencerenin altına
kırmızı suratlı gölgeleri izliyorum al al
gözlerinde karaya gömülmüş gümüş sü gülümsemeleri
-öldüm mü?
-yarın
soruyorum olmuyor ve hilkal kalibesi bir gölge keskin bakışlarında
yarında değil diyor ne umut yarında nede umutsuzluk yarında değil.
-neredesin anne.
ağlayalım................................
uyanmalıyım
Fatih KayaKayıt Tarihi : 16.12.2006 03:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
imdat...

soruyorum olmuyor ve hilkal kalibesi bir gölge keskin bakışlarında
yarında değil diyor ne umut yarında nede umutsuzluk yarında değil.
-neredesin anne.
çıplak vucutları ne oldu
ne bakıyorsun.
hayat dikenleri her dokunduğunda suratıma bir çizgi daha geliyor suretime kararan ben değil yalnızlıktan belki senli benli muhabbetlerini sensiz ve bensiz sulanan mezarlara burakalımda senle benle balçığa batmış canlara ağlayalım................................
uyanmalıyım
çok güzeldi...çok beğendim...saygılar
TÜM YORUMLAR (2)