Şu anda hayatta en çok sevdiğim şeyi yapıyorum. Evet, yazı yazıyorum. Yıllar önce elime aldığım kalemi, umut ediyorum ki, yıllar sonra da elimden bırakmayacağım.
Bazen yüzyıllar önce gibi gelen, bazen ise dün gibi hatırladığım anılarımın arasında çocukluğumun en güzel günleri yaşar...
Anneannem, önünde avlusu olan, çitten kapılı, iki katlı şirin bir evde yaşardı. Alt katta anneannem, üst katta ise nenem (anneannemin annesi) otururdu. Kuzenim Selim ile ben fırsat buldukça üst kata çıkardık. Nenemizin turuncu-kahverengi tüyleri olan bir kedisi vardı ve onun her yıl çoğalan yavruları...
Soğuk kış gecelerinde odun sobası yakardık. Üzerine de portakal kabukları koyardık. Odanın içerisine çok hoş, reyhalı bir koku yayılırdı...
Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpıp ölmesi gibi
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
Devamını Oku
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem