Bir yol ki eğrisiyle doğrusuyla
Tutmuş bir düzen gidiyor insanlar
İmân edipte Allah korkusuyla
Ektiğini de biçer mi insanlar.
Kimi kazık çakmış bu dünyaya
Seni özde aradım sözde değil
Seni seviyorsam suç ben de değil
O kadar cilveli ve edalısın ki
Seni görüp bakmamak elde değil
(Mart 2005 Bizim Diyar Dergisi, Kayseri)
Gün batarken penceremde,
Hüzünler yine başlıyor gecemde.
Sen bırakıp beni gidince,
Vuslatın hüznü çöküyor içime.
Daha ne kadar sürecek,
Kaç akşam kaç gece.
Özledim, seni özledim;
Sarılıp kucaklamayı,
Hasretini gidermeyi özledim.
Özledim,
Gül kokulu tenini,
Teninin tenime değmesini özledim.
On sekiz yaşında, esmer, kara gözlü güzel bir kızdı Şirin. Güzel olmasına güzeldi ama tek bir sorunu vardı şu hayatta. O da illet hastalığı böbrek yetmezliği. Çocuk yaşta sık sık idrar yolları enfeksiyonu geçirmesi ve ailesinin onu zamanında tedavi ettirememesi böbreklerinin iflas etmesine yol açmıştı. Üç senedir bir hastanede diyalize giriyordu. Bu genç yaşta usanmıştı. Ah şu diyalize bağlanmak olmasaydı. Ah şu böbrekleri bir çalışsaydı. Tek isteği buydu Allah’tan.
O’nu hayata bağlayan, onun ailesi ve hastaneye her gelişinde onun ellerini avuçlarının arasına alarak ona teselli veren Hicran hemşireydi.
Hafta da bir de olsa hicran hemşireyi görüp, onunla konuşup, onunla dertleşmek Şirin’e iyi geliyordu. Hicran onun sessizliğiyle bütünleşmesini bozuyordu. Hicran’da Şirin’e kaynamış, yirmi altı yaşında olmasına rağmen Şirini bir arkadaş olara bilmiş, yedi senelik tecrübesi ile bütün hastalara gösterdiği ilginin daha fazlasını Şirine göstermişti. Hicran’ın tek isteği Şirin’e bir an önce uygun bir böbrek bulunmasıydı. Şirin için her gün dua ediyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını istiyordu. Onunla bir abla kardeş gibi olmuşlardı artık. O’da bütün sırlarını Şirin’le paylaşmıştı. Altı ay kadar önce, kendisine ilgi gösteren yakışıklı bir delikanlı ile nişanlanmıştı. Hicran için her şey o kadar güzeldi ki, içi içine sığmıyordu. Kısa bir süre sonra evleneceklerini söylemişti Şirin’e. Ve onu ne kadar çok sevdiğinden, onsuz bir hayat düşünemeyeceğinden bahsetmişti Şirin’e.
Şirin Diyalizden çıkalı henüz iki gün olmuştu. O gün içerisinde garip bir his vardı. Sanki bir şey çöreklenmişti yüreğine Annesine:
-Bu gün yüreğim çok daralıyor, kendimi iyi hissetmiyorum, demişti. O gün erkenden yattı.
Gece yarısına doğru evdekiler bir telefon sesiyle uyandılar. Can hıraş bir sesle çalıyordu telefon. Şirin’in babası bu ani sesle uyanarak saatine baktı. Saat 2.00’ di.
Bir gün daha geçti Karahisar'da
Geçti amma, aylar geçmiyor sevdam
Ayrılık bir ateş gibi yakarda
Yakmayınca bilinmiyor ki sevdam
Seni görmeyince kalbim kanıyor
SON ŞARKI
Yüreğimde yanan aleve
Bir damla su olursun diye
Avuçlarımda tutarken seni,
Bir kar tanesi gibi
Dalımda bir gül gibi
Sevmiştim seni,
Zalim eller
Kopardı seni benden,
Seni susuz
Beni gülsüz bıraktı.
Biliyorum, seni ne kadar çok kırdığımın farkındayım,
Neden böyle oldu, inan bende bilmiyorum.
Nedensiz bir gururun acısını,
Seni tümüyle kaybetmenin korkusunu
Yaşıyorum şimdi.
Bir damla göz yaşı bırak
Hatıran olarak kalsın
Kalma sakın benden ırak
Ellerin elimde kalsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!