Hasan Türkyılmaz Şiirleri - Şair Hasan T ...

0

TAKİPÇİ

Hasan Türkyılmaz


Dağlar soruyor, nasılsın?
—Altında alevler kaynarken, başı karlı bir dağ nasıl olursa öyleyim. Ne karlar içimdeki bu yangını söndürdü, ne içimdeki ateş karlarımı eritti.

Denizler, göller soruyor, nasılsın?
—Dibinde inci gibi kum taneleri varken suyun kirlendiğinde nasıl olursan öyleyim. Suyumun kirinden gözükmüyor kumlarım.

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Her yazılan şiir değildi ve her yazan da şair olmadı!

“Anlamsız sözcükleri alt alta yazma sanatına”(!) başka bir ad bulunuz ve şiiri rahat bırakınız…

Bu devirde kalemi eline alıp iyi-kötü; doğru-yanlış bir şeyler karalayan zat-ı şahanelerin kendilerini “şair”, yazdıklarını da “şiir” ilan etmelerine tepki olarak, “tam şair”liğe bir tek üstat Necip Fazıl KISAKÜREK’i layık gördük ve âcizane kendimize de “yarım”lığı yakıştırdık. Bu; pek çoğunun sandığı gibi tevazudan filan değil, aksine kibirdendir. Tam şairliği üstada verdikten sonra, biz yarımlığımızla övünürüz ancak, aynı zamanda bununla yetinmeyiz… Yarım şairliğimiz, kendini şair sananların aksine, şair olmaya daha yakın bir noktayı ifade eder ve şairlik istidadını barındırır. Yarımın tama varmak için ihtiyacı olan şey diğer yarımını bulmaktır ve insan madde, duygu, düşünce, hayal veya rüya âlemlerinde dolaşarak diğer yarımını bulabilir. Biz de bu farklı âlemlerin sığ yerlerinde yüzmeyi öğrendik ve dipten inciyi çıkarmak hevesiyle gittikçe daha derine dalmaya uğraşıyoruz.

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Nefretimin köpüğü düşse avuçlarına,
Yüreğine kor ateş düşmüş gibi olursun.
Kinim dağılsa sonra ta parmak uçlarına,
Yüreğin bir kor olur, ölmüş gibi olursun.

Öfkem sinip havaya çevirse bedenini,

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Nefs kuşanmış zırhını, kılıç kalkan elinde
Tuttuğun yol, yol değil; dön bataklığa diyor.
Zayıf, çıplak irade ince kıl üzerinde;
Bir çıplak bacak görse, titriyor, sendeliyor…

Bir kolumdan çekiyor alçak nefs bataklığa;

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Ne kadar uzun zaman oldu?

Kalemin köleliğinden kendi hayatımın efendiliğine terfi ettim ve böylece ne kadar çok alçaldım, düştüm… Söz’den başka kaygısı olmayan, Söz’den ziyade fikir taşımayan ve Söz dışında bir şeye ihtiyaç duymayan ben, bugün artık sanat-ı kelâmın gafillerinden oldum.

Hayatı mısra mısra okumak ve yazmak varken; satır satır yaşamaya mecbur kaldığımdan beri ne üzerime üzerime gelen duvarlardan, ne karşısında duvar gibi tepkisiz kaldığım sahnelerden dem vurdum. Ne anlık duygusal iniş-çıkışları andım, ne de ansız ve yersiz düşünceleri..

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Gözler neye yarar görmezse seni,
Kalem neye yarar yazmazsa seni,
İlim neye yarar çözmezse seni,
Neye yarar yürek sen yakmayınca?

Deli deli dönüp ağlamam neye,

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Dur! Durmaz… Kalem kâğıda tutkun… Üzerinde oynamaya başladı mı bir kez, durmaz. Kâğıtsa yerinde durur ve kalemden korkmaz!

Noktalar, kalemin gölgesi, karda ayak izi, duvarda duman isi gibi… Nokta; kalemin işidir sadece. Kalem noktanın hem maddesi hem beden vereni, şekil verenidir. Satırlarda harflerin altına gizleneni bilmez kalem… Akıl ve kalp noktanın mana vereni.

Kâğıtta görünen her harf, aslında noktalar güruhu. Noktalar; her biri beynin bir kıvrımından akar parmak uçlarına… Ve noktalar; bir bir hayat bulur ruhun kıvrımlarında. Noktalar birleşip harf oldular. Noktalar; düş, hayal, istek, fikir, gam, elem ve sevda… ne varsa bana dair anlattılar. Ben tükendim ama noktalar durmadılar.

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz


En sessiz çığlık benim;
Duymadım kendim bile.

Sen hiç ben olamadın;
Ben zaten sendim bile.

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Bir benim bildiğim büyük bir sır var!
Bağrıma bir sancı olup da çöken…
Nemli gözlerimden kanlı yaş döken…
Dişleyip beynimi, aklımı söken…
Bir benim bildiğim büyük bir sır var!

Devamını Oku
Hasan Türkyılmaz

Herkes muhakkak bir şeyler saklar bir yerlerde. Her insanın kendine ait esrarlı bir dünyası vardır. Kimi dünyasını içine sığdırabilir, kimi sığdıramaz. Sığdıramayan ya sırrını dışarı vurur bir şekilde, ya da çıldırır. Meselemiz dışa vuranlardır.

İnsanlar sırlarını anlatsalar bile, onu anlaşılmaz kılmak isterler. Çünkü Hz. Ali’nin deyimiyle “Sırrın senin tutsağındır, onu açığa vurduğun zaman sen onun tutsağı olursun.” Kimse kölesine köle olmak istemez.

Hislerle yapılan her sanat eseri, bir sırrın açığa vuruluşudur aslında. Zaten sanat; iç dünya esrarını dış dünyayla tanıştırmak için en geçerli metottur. Çeşitli sanat dalları içinde sanırım en basit olanı, yazmaktır.

Devamını Oku