Elfida, çözemedim ben bu işin sırrını;
Neden sabah olmuyor, neden doğmuyor güneş?
Belki de son gecemdir, belki görmem yarını!
Elfida, aşkım baki, bedenim olsa da leş!
Elfida, sen bir hayal, hatta muhalimsin sen;
Yüreğimde sana yer verdiğim günden beri,
Biraz sarhoş, biraz keş, biraz da derbederim.
Ne bana geliyorsun, ne kaçıyorsun geri!
Bari bir çift söz söyle, iki kelam et derim!
Yolların kesiştiği tüm köşeleri tuttum,
Genç adam şuurunu unutmuş şişelerde
Ve namus uçup gitmiş, loş, kuytu köşelerde…
Cemiyetin ördüğü ahlak denilen duvar
Yıkıldı, yıkılacak; bir darbelik ömrü var.
Gün gelir, ân olur… Yüreğinin uzun süredir söylediği eski bir türkü gelir dilinin ucuna… Sözleri çok iyi hatırlarsın aslında ama bir türlü tutturamazsın melodiyi… Türkü içinde kalır. Bir ağırlık çöker göğsünün orta yerine… Tekrar denersin, nafile… Nafiledir tüm çabalar, düğümlenir boğazın. Bir damla sıcak kan süzülür çaresiz gözlerinden. Yanaklarına değil yüreğine akar… “Seviyorum! ! ! ” diyemezsin…
Gün gelir, ân olur… Şah damarının üstünde keskin bir bıçak gibi durur karşında. Kessin istersin. Kan gönlüne akacağına damla damla, oluk oluk aksın bedenine… Hiç değilse ruhun rahat olsun, kurtulsun bu sefil bedenden istersin, kesmez. Kördür bıçak, paslıdır. Belki içten içe ağlamaklıdır o ân ama “Unut” der… Cevap veremezsin, “Kolay mı? ” diyemezsin. Başka ne desen yalan olur.
Gün gelir, ân olur… Dinlediğin her şarkıda, her notada tek tek o vardır. Yazdığın her şiir ona armağandır. Yağan kar tane tane o’dur, güneş doğar, batar belki ama yüzüne vuran ışık o’nundur. Kamaşır gözlerin, ağrır belki… Yine de ayıramazsın bakışlarını. Baktıkça ağrıtır, ağrıttıkça bağlanırsın. Zaten bundan sonra konuşmanın anlamı yoktur. Dilin kudreti yetmez o hissi ifade etmeye. Söylediğin kuru bir laf olur.
Hüzünlüyken güzeldi yüzün, iki gözüm. Yüzün hüzünlüyken güzeldi. Çünkü hüzün masumiyet demek. Tefekkür halindeki ruhun yüze vuran rengi hüzün.
Güldüğünde güneş gibi yakıyorsun gözümü, canımı acıtıyorsun. Hüzünlüyken ise ay gibi oluyorsun; seyrine doyana aşk olsun!
Neden kahkahalar atıyorsun, neden? Kahkaha kararmış bir yüreğin türküsüdür. Bu türkünün sözleri; acı bitmiş bir hayatın öyküsüdür. Kahkaha; büyük hata; kahkaha kötüdür.
Sana yüzünü hüzne bula demiyorum. Gönlünü batır hüzün suyuna, ruhunu hüzün bağına götür. Hüzün dağından topla masum laleleri, hüzün ırmağında yıka ellerini. Rüzgârın hüznünü dinle bir yandan, bir yandan aydaki hüznü seyreyle.
Hüzünlüyken güzel yüzün, iki gözüm.
İlham perim kaç gündür nerde, nerelerdesin?
Elim, dilim, kalemim sensiz işlemez oldu!
Sen yokken lâldır ruhum, yarım aklım ne desin?
Her uzvum sustu da göz bile söylemez oldu!
Kafdağının ardında bir yere mi saklandın?
Gidiyorsun ve git! Kal demem sana
Yolun açık olsun hey Kara Gül’üm!
Aydınlansın artık kararmış günüm.
Sen ki benim her gün kanayan yanım;
Kanımdan karasın, al demem sana!
Yıllardır her yanın kar beyazıydı;
Ne yöne dönsen kar, neye baksan kar!
İçini kavuran kar ayazıydı,
Dünyaya söyleyip sana susan, kar!
Alemi gönlümce göreyim dedim,
Oturdum yüksek bir dağın başına.
Daha ilk bakışta tutuştu ruhum,
Neler gelmiş kızım, Leyla'm başına?
Bir bayram günüydü, oyundaydın sen
M adde dairesinde esrarengiz bir hâl var;
E lini uzatıp ay, çekiyor denizleri!
D enizde aya kavuşmak gibi bir hayâl var;
C azibesiyle ayın, çözülüyor dizleri!
E bedî hasretliğe soyunmuş ay ve deniz;
Z ahmeti çok sevdanın ve muhaldir vuslatı!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!