Gün gelir
Koşarsın karanlıkla savaşa
Elinde meşale
Yakarsın karanlığı
Aydınlanırsın ortalığı
Hisar üstünde bir ağaç meydan okur gibi zamana
Yaslanmış yanındaki körpecik genç fidana
Ayakta kalmak için çabası besbelli
Söyleyecek sanki dili olsa tarihe tanıklık ettiklerini
Yontulmuş gövdesinde sayısız kalp izleri
Çifterli isimlerle kaplı üzerleri
Bu akşam kafam karışık
Değilim kendimle barışık
Düşüncelerim düşüncesiz
Söylediklerim sıradan yersiz
Dilim paslanmış teneke
Aradım yaban ellerde
İsmin dolaşır dillerde
Haftası yedi günlerde
Niye seni, hele seni, yine seni bulamadım
Elin değdiğin güllerde
Onaltı yaşındaydı adı Berivan
Çocukmuydu büyükmüydü bilinmez
Ona yapılanlar ortaçağ zulmü
Bu leke toplumdan kolay silinmez
Anne baba cahil öğretemezler
Bir anda kaybolurlar
Yürekten sevdiklerin
Hayallere karışır
Gerçek zannettiklerin
Sen yine bir başına
Gezmeyi istedi canım ayak tembel gezemedim
Yüzmeyi istedi canım su ıslaktı yüzemedim
Arzum gibi yaşamadım vur patlasın coşamadım
Koşmayı istedi canım asfalt kuru koşamadım
Anlamak için hanyayı gezmek istedim Konya yı
Vadinin içine hapsolmuş gibi
Dış dünyaya duyarsızdır Ankara
Gündüzleri ılık gözükür amma
Geceleri soğuk olur Ankara
Geçmişe mi geleceğe mi dönük
Dinledim gerçektir diye yalanın bin türlüsünü
Benim diye söylediler başkasının türküsünü
Anlatılanlar çok başka yaşanılansa apayrı
Hangisine inanayım şaşırdım apıştım gayrı
Neden ben buyum diyerek başkasını anlatırlar
Çevirdim birer birer albümden sayfaları
Güneş deniz ve de kum eski hatıraları
Şimdi küçük odamda bir abajur bir de ben
Azalarak silindi hayalin gözlerimden
Artık ne gökler mavi ne de güneş sarıydı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!