Nereye dönsem yüzümü o iki hece
ve kıvrımlarında saçlarının bir nehir gibi akan gece.
Yorgun bedenim, zihnim
terk edilmiş kenti ruhumun
sende
Karıncalar..
Karıncalar seven kıvırcık bir çocuktum.
Beklediklerim edindiklerimden azdı
Bir kumsala oturdum
Onu var eden kılıfını aştı.
Dağlar diyorum
beyazı kadar soğuk
ve sıcağı kadar sarı
göstermeden zihnindeki ağrıyı
Uyuma! Kalk,
kuşlar uçuyor..
Uyuma, bak şiir hazırladım sana,
şiir kırdım şiir üstüne , az da şiir koydum hemen yanına
sen seversin.
Uyuma kalk hadi,
uzun zaman oldu ya da bana öyle geliyor. Olur ya, hissizleşmiş de olabilirim. Tam hatırlamıyorum ama bir çocuk kitabında okuduğum hikayede kocaman bir yanardağdan bahsediyordu. Hikaye bu ya. Dağ patlıyor ve önüne çıkan tüm canlıları alev yutuyor.Herkes ve her şey yok oluyor. Daha sonra hikayenin kahramanı uyanıyor ve bunun bir rüya olduğunu anladığında her şeyin değerinin farkına varıp yüzü gülücüklerle doluyor. İşte oradaki kahramanın hissetti şey gibi bi şeydi galiba. Dedim ya. Uzun zaman oldu.
Görüyor musun?
Zeytin dallarına konuyor kuşlar
papatyaların sana taç olması yakındır.
Yakındır aşık oluşlarımız.
Gecenin esintisi banklara vuruyor
Maydanoz musun yoksa bir papatya mı?
İlk yazımı bahar getiren Flora’ya adamak istedim
ve siz değerli maydanozcuklara
ya da bir maydanozun papatyası olanlara…
Kim bilir belki bir sonraki yazımda size gerçek bir maydanozun hayatından bahsederim.
Yaşayacaksın Hüseyin
Durmuş bir akrepin yelkovanı olacağız beraber
Döneceğiz durmadan.
Saniyede bir takılıp düşeceğiz
yine de ve bir daha güleceğiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!