'Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.'
Yusuf Aksun’ a ve onun yüreğinde ki çocukluğuna…
Yağmur yağar,
Toprak ıslanır,
Haydarpaşa dan tren kalkardı
ve insan titremeleri... ve son bakışlar
Babam kasketli şapkasında bir cıgara sarar
Anam tığ örerdi yazmasına vagon kapaklarının
eşme gönül harbe çalan dertliyi
yükü toz, sıcağı duman gülüşler de yanar...
ser toprağı yüzüme taştan çevrili
esir fidanlara kalsın sıra nöbeti
ezanlara karışsın selası ömrümün
ve gözlerin hapsolsun mezar taşıma
Rahmetli dedem (soytarıgilin Hüseyin) ölüm döşeğinde, babam başında bekliyor, ben yedi sekiz yaşlarındayım. Sene yanılmıyorsam seksen altı ya da seksen yedi… umarım seksen yedidir de dedem bana kızmaz..(seksen altı derim seksen yedi çıkarsa beni erken gönderdin öbür tarafa der şimdi)
der mi demez mi bilmiyorum ama,bir gün babamın kulağına eğilip karpuz istediğini hatırlıyorum.. aylardan şubat ya da marttı sanırım.. (matematiği hiç sevmediğimden sayılarla aram iyi değil, o yüzden sonucu tam bulamıyorum, varsayımların torunuyum ben.. hangi aydı onu da tam çıkaramadım…affet beni dedeciğim) ben dedemin bu zamansız isteğine bir anlam verememiştim, hiç kış ayın da da karpuz istenir mi? demiştim içimden…babam; peki baba dedi evden çıktı gitti.. iki saat sonra geri geldi elinde bir karpuz…nerden buldu bilmiyorum… ben yıllar sonra bir şiirde okumuştum ‘ kışın karpuz isteyen hastayım ben’ diyordu şair.. şiiri okurken dedemi düşündüm.. kışın karpuz isteyen hasta olmanın dayanılmaz yorgunluğu çöktü üzerime…ve o karpuzu gidip bulan sevgili babamın inanılmaz ağırlığı…
(ben bazen içimden babama seslenirim ve derim ki; ben sana pek benzemiyorum babacığım, elimde olmadan dayılarıma çekmişim, ama senin gibi bir oğlum olsun isterdim. Kışın hasta yatağında babasına karpuz bulmaya koşan bir oğlum olsun isterdim)
'hatoş bekir' e rahmetle'...
çalının çaput bağlı gövdesine sarılıp
nasırlı ellerim kanaya kanaya
bağın kapısını açıyorum.
kapısı çalıyla örtülü bir bağa giriyorum.
Bir hüzün gövdesiyim, çağlaysam da başında,
Bekleyişte her yolun emzirdiği sesler var…
Senide mi uzaklardan çağırıp da aldılar,
Aldılar da gün geçince habersizden saldılar.
Sızlayıp yola vuran, gün ayaklı gemiler
Biriktirip durma artık, dökülsün saçlarından
Değirmen taşında ezilmişe çevirdin
Ağ düşen saçlarımın uçlarını kemirdin
Seyyah olur göçmen kuşlar sıla yolunda
Eski toprak dedikleri koca dağı devirdin
Titrek vucuduna ört bu yorganı
kayıp bir çığlıkla sürülmüşüm
misas bayırında, çarşıya doğru,
yola koyulmuş bir azığın sardığı örtü olarak,
serilmişim...
Sadece
Bir rüzgar buldum kendime,
Seslerinden uçurtma yaptığım...
Öylesine koştum,
Bilmediğim dağların kenarlarında...
Avlusu sahipsiz kanatlılar heybeledim
Öylesine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!