Öğretmenim,
Sizi mavilerde sevdik,
Öğrencileriniz ve ben,
Ve birlikte karar verdik,
Özgürlüğün maviyi çağrıştırmasına...
Toprak rengi gözlerini serdim rahleme,
İlahsız yazılan mektuplar, okunur şimdi,
İçimde, ibadetin adı konmamış mevsimi,
Göklerine açılan ellerim;
Hep boş dönmekte kapından
Ve bin yıllık inanmışlığım, tükenmekte gözlerinde...
Suskunum ki, sende bilesin bildiklerimi;
Bin yıldır yanmaktadır yüreğim,
Bu durup tükenmek bilmeyen alevler;
Rabbani harıdır Meryem dudaklarının...
Suskunum ki
İçimde kanayan yanıma
Kanattığın yarama rağmen,
Seni seviyorum,
Bilesin…
Pırıl pırılsın hala
Bana hep son satırlar yazıyordun sevgili. Maziye bir anı daha eklediğini bilmeden yazdığın anlarda, ben silmeye çalışıyordum hafızamda sana dair ne varsa. O kadar yerdeki içimdeki kalıntıların… Ve öylesine çok şeye girmişsin ki sevgili...Kaç defa yeniden bakındıysam kalan bir şeyler var mı diye, en olmadık yerlerden çıkıveriyordu gülümseyişin.
Yorgunluğum ve içimdeki incinmişlik tütünün tanımı...Keyifsiz bir nida, ciğerlerimde dolasan sigaramın dumanı… Ve avare idi aklımın bir köşesine çakılı hatıraların. Oysa ne büyük gafletlere yelken açmiş yüreğim! Senden ve anılarından uzaklaşabileceğimi düşünerek uyamaya çalışmak,ne büyük bir yanılgı...
Zoraki yumduğum göz kapaklarımdan, yastığıma süzülen bir damla yaş ile uyandım. Bir yumuşak el hissettim yanaklarımdaki nemleri silmeye çalışan. Ufak, bembeyaz ve yumuşacık bir kadın elinin dışı dolaştı yanaklarımda. Öylesine şefkat dolu ve öylesine kadınsı bir dokunuştu ki… Bilemezsin! Senin hissedebilmen kadar benimde anlatabilmem zor...
Korkarım,
Uğurlamaktan geceyi,
El salladığım giz(em) ,
Sen oluyorsan,
Tir tir titretir beni,
Çehreni şekillendirmek ay çemberine,
Hadi yavru serçem,
Aç kollarını,
Ve süzül,
Bir gökyüzü griliğine,
Utansın,
Sana mavi sema vaad eden,
Düşün ki yaşamak açıverdi kapımızı bir gün,
Düşün ki bir ilkbahar gülümsedi üşümüş toprağa,
Düşün ki sonbahar çaresizce ağladı,
Ve koşulsuz sevdi Yağmur hayatı….
Tut ki ılık bir ayrılık düştü bulutlardan sağanak sağanak,
Önce, ince bir urgan düşer,
Öptüğün,
Kokladığın boynuma.
Dokunduğun yer kanar mı hiç,
Son demindeyin gamın,
Yürürdük,
Bir baş,
Ayak yalın,
Çıplak göğüslerimiz,
Ne zamansız,
Ne amansız,
şiirlerinde kendin gibi harika...